17. Yüzyıl Tadında Bir Topluluk Amish Tarikatı

Ayşegül Sare Ölmez 951 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Henüz 1600’lü yıllar. Avrupa’daki Katolik kilisesi, bir çocuğun doğarken günahkar olduğu için vaftiz edilmesini şart koşuyor.

Ancak buna karşı çıkan, bir çocuğun günahkar doğamayacağını, hür iradesiyle dini tercihte bulunabileceğini ve ancak o zaman vaftiz edilmesi gerektiğini savunan bir tarikat var karşılarında. Amish tarikatı.

Neticede Katolik kilisesi bu fikir ayrılığına tahammül edemez ve tehditler, işkenceler hatta katliamlar başlar ve binlerce Amishli öldürülür. Bunun üzerine Almanya ve Fransa’da kolonileşmiş Amishler, Dünyanın farklı yerlerine kaçmakta çareyi bulur.

İşte bu ülkelerden biri de Türkiye ya da o zamanki Osmanlı İmparatorluğudur. İstanbul, İzmir ve Kars’a yerleşen Amishler, Osmanlı bünyesinde rahatça yaşarken, bu sefer de Rumlar tarafından öldürülmeye başlanır ve Osmanlı devletinden kaçıp, Amerika ve Kanada sınırına yerleşirler.

Hatta İzmir’in antik adı olan Smyrna; Kanada’nın bir ilçesinin de adı olur. Günümüzde hala Smyrna yani İzmir ilçesi değişmeden duruyor. Bir iddiaya göre ise ünlü Kars Kaşarı ve gravyerini ilk üretenler de yine Amishler… Nitekim Dünya’nın en ünlü peynir, reçel ve doğal sebze meyve yetiştiriciliğini yapanlar yine onlar.

Peki kim bu Amishler? Haklarında pek çok film çekilen, kitaplar ve makaleler yazılan, köylerini yakından görmek için özel turlar düzenlenen bu tarikatı nedir ilginç yapan? Neden bu kadar ilgi görüyorlar? Ve kanımca neden doğanın ilk taslağı gibiler? İşte başlıyoruz.

Bugün hala varlığını devam ettiren Amishlerin çoğu, Amerika Birleşik Devletlerinin Pensilvanya Eyaletinin Lancaster kentinde Ortaçağ’dan kalma münzevi bir hayat sürüyorlar.

Amerika’ya vergi ödemiyorlar, askerlik yapmıyorlar, oy kullanmıyorlar, savaşa katılmıyorlar, siyasetle ilgilenmiyorlar, kimse bize dokunmasın arzusundalar.

Vergi ödemediklerinden herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı değiller. Biri hasta veya bakıma muhtaç olsa ya da bir çift evlense, imece usulü ile köyde para toplanıp bir fon oluşturuluyor ve ihtiyaç sahibi kimseler geçimini bu paradan sağlıyor. Cemaat anlayışı ve birbirine hep destek olmak, onlar için temel koşul.

Dini inançları gereği teknolojiyi bütünüyle reddediyorlar. Elektrik, internet, bilgisayar, televizyon, sosyal medya yok.

Herkes bulaşığını ve çamaşırını elinde yıkıyor. Telefon da yok. Köyde sadece acil durumlar için kullanılan 1 adet telefon var. Ayrıca dini müzik dışında bir müzik veya şarkı dinlemek, bir enstrüman çalmak yasak.

Bunun yanı sıra modaya da yer olmayan köyde, her şey el ile dokunmak zorunda. Fermuar, spor ayakkabı, kemer, eldiven kullanımı yasak. Kadınlar hala 17.yüzyılın modasından kalma, eski model kıyafetler giyiniyor. Makyaj yapmak, aksesuar kullanmak da yasak. Alyans bile… Erkeklerin kıyafetleri ise renkli bir gömlek, yakasız bir pardösü ve bir şapkadan ibaret.

Oldukça sade bir giyimi olan Amishler, belki de Minimalizm akımının çıkış noktalarından biri olabilir. Hegel’in Minimalizm’i tanımlarken dediği gibi: ‘Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan’. Herkes bu sade hayatı yaşamak için türlü fedakarlıklar yapsa da, onların hayatının amacı zaten bu…

Turistlerin özel turlar ile gezi düzenlediğini söylemiştik. Elbette hepsi bu ilginç gezi deneyimini, Amishler ile fotoğraf ve video çekerek taçlandırmak istiyorlar ancak Amishler bu durumdan hiç haz etmiyor. Çünkü fotoğraf çekilmenin gurur ve kibri arttıracağına inanıyorlar.

Erkekler tarla, hayvancılık ve bilhassa Hz. İsa’nın mesleği olduğu için önemsenen marangozluk ile uğraşıyor. Tarla traktörlerle değil at arabaları ile sürülüyor. Toplanan mahsul tamamen organik bu yüzden Amerika’da bu ürünlere ayrı bir kıymet veriliyor ve ilgi her zaman yoğun.

Marangozlukta ise tutkalsız ve çivisiz ahşap ürünler ürettikleri için bu el emeği ürünler Amerika’da çok yüksek fiyatlara alıcı buluyor. Kadınlar ise, ev işleri ve çocuk bakımı ile ilgileniyor.

Çocuk sahibi olmak Amishler için çok önemli. Cemaatin kalabalık olmasına son derece önem veren Amishlerde, ortalama aile başına düşen çocuk sayısı ise 7. Çocuk eğitimine son derece önem veren tarikat, eğitimi kendi kilise okullarında veriyor.

Öğretmenleri ise yine bu okullardan mezun olmuş 17-18 yaşındaki kızlar. Amishlere göre devlet okulları dünyevi düşünceleri zerk ettiğinden, lise ve üniversite eğitimi de yasak.

Amishlerin bir diğer farklı özelliği, 18 yaşına gelmiş bireyin din seçimini özgür iradesi ile yapmasına fırsat verilmesi.

Bu kadar teknolojiyi dışlamış, dünyalık pek çok konforu elinin tersiyle iten oldukça radikal bu tarikatta büyüyen çocuklar için, karar vermek pek de zor değil aslında… Çünkü çocukların %95’i, pek çok olumsuz şartları barındırmasına rağmen bu hayat tarzını sürdürmeyi tercih ediyor ve hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor.

Ne dersiniz? Bu denli Dünyalık yaşamdan uzak bir tarikatta, hayat standartlarını hiç değiştirmeden sürdürmeleri ve bu ilkelliğe rağmen oldukça mutlu ve huzurlu olmalarını nasıl açıklamalıyız?

Dünya’nın artık çök kötüye doğru gitmesinden kendilerini muhafaza etmeleri olması gereken mi? Ya da kısıtlı imkanların insan ilişkilerini daha fazla kamçılamasından mı böyle mutlular? Bilemedim…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version