Modern halklar, sizin hiç köleniz yok, ama siz kendiniz kölesiniz… (J.J Rousseau)
Günleri ayları sayarken bir yılı daha geride bıraktık. Aralık ayını tüm olayları ile geride bırakıp Ocak ayına geldik. Ancak gözlemlediğim kadarıyla Aralık ayında artık ülkemizde de rutinleşmeye başlayan bir görüntü mevcut. Sokakların, AVM’lerin ve hatta hemen hemen her dükkânın ışıl ışıl küçük lambalarla donatıldığı bir görüntü. Bu lambalara bol bol yeşil ve kırmızının, çam ağaçlarının geyiklerin, Noel Baba’nın (Santa) eşlik ettiğini görmekteyiz. Evlerde özene bezene süslenen çam ağaçlarını ve altına konulan hediyeler de cabası.
Bu ışıltı eşliğinde toplum, bu dönemde kanaatimce üçe ayrılmaktadır. İlk grup kutlamayı seven ve iç içe geçmiş şekilde Noel ve Yılbaşı kutlaması yapanlar, ikinci grup ise Noel’i kutlamayıp Yılbaşını’ nı kutladığını iddia edenler (Bu grup sürekli Noel’in 25 Aralık’ta olduğunu diğer gruplara anlatmaya çalışır) ve üçüncü olarak ikisini de kutlamayıp olanı biteni sessizce izleyenler. Peki bu durumu toplum üzerinden nasıl okumalıyız? Şimdi biraz da buna değinmek gerekir.
J. Jacques Rousseau ünlü eseri Toplum Sözleşmesi’nde şu ifadelere yer verir; İnsan özgür doğar ama her yerde prangaya vurulmuştur. Kimisi kendini başkalarının efendisi sanırken, onlardan daha az köle değildir. (Toplum Sözleşmesi, 2020, 16)
İnsan günümüzde de ne yazık ki köle durumundadır ve prangalara vurulmuştur. Ancak köle olduğunun farkında bile değildir. Günümüz kölelerinin efendisi ise çoğunlukla “Popüler Kültür”dür. Sosyal Medya ise Efendinin ayağımıza vurduğu güçlü bir prangadır. Bazı dönemlerde günümüz köleleri çok çalışarak efendiye karşı görevini fazlasıyla yerine getirmektedir. Çünkü bu efendi, zaman akışında bazı günleri çok sever ve bundan beslenir. Köleler ise efendiyi memnun etmek adına daha çok çalışır çabalar ve görevini yerine getirme adına para saçmaktan kaçınmaz. Son dönemden örnek vermek gerekirse, fiyatı abartı boyutlara ulaşan, görülen her şeye aktarılmaya çalışılan (en son lahmacun yapılıyordu) malum isimli çikolata, hemen her köyde dikenliklerde yer alan ve asıl adı “Tavşanmemesi” olup “Kokina” diye sunulan bitkinin abartılı ücretlerle yıl başında her eve girmesi, milli değerlerimizi çok önemsemeyen dijital platformdaki lüzumsuz dizi ve film furyası bunların bazılarıdır. Yazımızın başında değindiğimiz kutlamalar da yine genellikle bu efendiye hizmet ekseninde gerçekleşmektedir.
Popüler kültüre köle olmadan yapılacak Yılbaşı kutlamasına gelecek olursak bir yılın değişmesini nasıl kutlayacağız? Benim için yılbaşı ve doğum günleri aslında insan hayatında kendi kişisel hesabını yapması gereken zaman dilimleridir. Nasıl ki yıl sonu bütçe ve hesap kapanışı oluyor ve yeni yıla yeni bir muhasebe ile başlanıyorsa insan da bu şekilde kendi hesabını yapmalı ve muhasebesini tutmalıdır. Öncelikle şunları sorgulamalıyız; Geçen bir yıl bana neler kattı, Ortaya ne koydum? Nasıl bir kişi oldum? Bir önceki yıl planladığım hedeflerin kaçına ulaştım? Ne kadar iyilik ne kadar kötülük yaptım? Ya da bunlardan hangisini yaptım? Kısaca heybemi ne ile ve nasıl doldurdum? Bunu düşünüp sorguladıktan sonra “gelecek yıl neler yapmalıyım” ın planı yapılmalıdır. Yeni hedefler edinilmelidir. Çünkü Allah her zaman yeniden başlayanların yardımcısıdır. Peki siz 2025’te neler yapacaksınız ve nasıl bir insan olacaksınız? Planladınız?