Ders başladı. Bu sefer dalıp gitmeyeceğim. Dikkatle dinlemek adına bu sefer kendi kendime söz veriyorum. Tabi ya, ne öyle dalıp gitmeler. Üniversiteye girmiş bir bireyim. Neden dalıyorum? Kaç kişi ister kaç kişi kazanır? İşte ben. Defter kalem de çıkardım, yazıyorum.
Geliştirilmiş Hizmet Aşaması
Daha yazarken uykum geldi. Toparlan diye kızdım kendime.
1. Madde: Ürün (Product)
Kendinizden, hayatınızdan ekleme yaparsanız hiç unutmazsınız, dedi hocam. Ne ürünüm var ki ne örnekleme yapayım? Bu hocanın da bıyıkları ne komik ya, galiba bir taraf daha kısa. Günahını da almayayım, belki miyobum artmıştır. Al işte ürün. Senin bıyıkların dersem. At kuyruğu saçlarımın tokası gevşemişti. Tam onu düzeltirken a-ha buldum. Ürünüm saçım! Saçtan ürün olur mu demeyelim, bir konuşsa bu saçlar, bu kafa neler yaşadı? 15-16 yaş aralığında kuaförde, oranın sahibi amcanın gözüne girmek için bana, “saç mankeni olur musun?” diye sordu. Evet tabi ki. Çünkü ben ‘manken’ olayına takıldığım için hemen kabul ettim. Aileme sormaya bile gerek duymamıştım. Keşke duysaydım… Bir sonraki hafta sonu cumartesi sabahı, gel dediği otelin konferans salonuna gittim ‘manken’ olarak. Ama asıl hikaye ayrıntıda gizliydi. “1. madde neydi” dedi bıyıklı hoca. “ürün” derken herkes, ben “SAÇ” diye bağırdım heyecanla. Yeni gelmiştim okula, böyle ortaya çıkmak, hemen mi? Bir anlık hepsinin duraklamasıyla
– Saç spreyi, saç bakımı ürünleri, şampuan, diye nefes almadan sıralamaya başlayınca,
– Olur tabi, dedi bıyıklı hocamız. Onayladı beni. Doğru yoldayım.
Benim ürün saç. Nerede kaldık, oteldeki konferans salonunda. Her kuaför ‘YİĞİT’, yanında benim gibi bir ‘SAF’ getirmiş. Arada bir şeyler de imzaladım ama ben mankenim ya, ötesi bakmıyorum. Önemli bir kişilik gibi.
Benim kuaför abi, kesim, boya oynuyor, dans ederek figür ekleyerek yapıyor. Etrafta ayna yok. Kurban rolünde adamların önünde sandalyede oturmuş tipler var. Mankeniz biz ya, izliyorum etrafı. Bu arada, mahvettiler karşımdaki kızın saçını. Allah kahretmesin sizi, diye kızıyorum içimden. Kızın saçı ne oldu öyle ya? Karşımdakiler, sağım solumdakiler birer, birer tavus kuşuna benzemeye başladılar. Yazık valla. Öyle böyle ben onları bir saat süresince izlerken, sonra herkes bizi izlemeye başladı. Mankenim ya, gerisi önemli değil demek isterdim. En çok biz alkışlandık. Nice zaman sonra aynayı gördüm. Bayılmışım.
2. Madde: Fiyat (Price)
Bıyıklı hocam 2. maddeye geçti. Bak hala uyanık olduğum için takip edebiliyorum. Bayıldıktan sonra ayılınca, çok güzel bir haber aldım. Biz birinci olmuşuz. Benim mutluluktan bayıldığımı sanmışlar. Ah nerede? Neyse ki bu rezalete para ödemedik. Sonra kendi salonuna götürdü beni. Yolda bütün taksiler durdu bize. O övünüyordu, ben ise dili tutulmuş peşinden gidiyordum. Pembe mor birazda sim. Arkası merdiven gibi kesilmiş, yandan da yamuk. Kuaför kuş gibi kesti saçlarımı. Kurtulmuştum. Mekanın sahibi olan kuaför amca tebrik etti saçımı tavus kuşuna çeviren abiyi. Kupası vardı birde. Ve daha sonra öğreneceğim ödül parasıyla geriniyordu. Bir kişi bile beni tebrik etmedi. Ayrıca saç itibariyle askere uğurlanıyordum. Kös, kös çıktım oradan. Köşeyi dönünce ağlamaya başladım.
3. Madde: Pazarlama-Tutundurma (Promotion)
Neyi pazarlayacağım şimdi? Sevgili bıyıklı hocam, yazdın da tahtaya yeni maddeyi. Ben nereden bağlayacağım? Ha şuradan…
Mahalle arkadaşım Nur’a bir haftadır manken olacağım diye anlattığım için, benim dönüşümü diğer mahalledeki kızlarla sokakta bekliyordu. Ben asker kaçağı gibi gelince ilk gören hain Nurten oldu. Adı üstünde hain. Nur da pufladı ama göz yaşlarımı görünce kıyamadı. Nurten’in fesat ablası Ayten de;
– Ne o kız askere mi gidiyorsun hani mankendin? diye güldü.
Ayten ve Nurten’in onlardan da fesat annesi camdan baktı bana;
– Kız bitlendin mi? diye sordu gülerek.
– Yaaaa, ne biti ya, görürsünüz siz, diye ağlayarak eve girdim. Kısa saçlarımı annem beğendi. Yüzün gözün açılmış, dedi. Bende evet değişiklik olsun diye, dedim ve şükür şüphelenmedi.
Pazarlama maddesinden uzaklaştım, dalma gitme, kötü günleri kışkışla. Bıyıklı başka maddeye geçmeden hatırla.
Hatırladım! Kaynak saç yaptıracağım. Nur hem gülerek hem de güldüğü için suçluluk duyarak, bana kaynakçı bulunca bende onun gülmesini affettim. Hayatının rengiymişim. Allahtan bilmiyor saçımın tavus kuşu rengini. Aslında saç kaynakçısı için bulunmaz fırsattım. Benim bütün harçlık hatta aylık harçlık ve ders çalışmam gereken saatlerim kaynakçının oldu. Güzel bir pazarlık, tutundurma ve satışla biraz daha kıza benzedim. Annem kızdı bu sefer kaynaklı saçıma, ama neyse ki başıma daha önceden gelenlerden habersiz. Eğer onları da bilse 3. sayfa haberi olurduk. Nitekim öyle de olurdu.
4. Madde: Yer (Place)
Bıyıklı yazdı tahtaya. Keşke buraya saç kaynakçımın yerini mi yazsaydım. Merdiven altından halliceydi. Annem kesinlikle buraya, beni aramak için bile girmezdi. Bu kadar deli bir kızım olamaz der, es geçer giderdi. İşte büyük konuşmayacaksın. Manken olmak zor zanattı. “Çay içer misin?” diye sormuştu zift gibi bir şeyden bir lokma içerken kaynakçı amca. “Yok abi sağ ol, sen kaynakları yap ben kaçar” demiştim hafif tırsarak.
O uğursuz Ayten-Nurten kardeşler;
“Kökü sende” diye gülerek takılmışlardı bana. Bak aklıma geldi şimdi. Uyurken gireceksin odalarına, saçlarına sakız yapıştıracaksın şöyle en çiğnenmişlerinden. Uyanır valla o fesatlar. Ne demişler; “Su uyur, düşman uyumaz.”
5. Madde: İnsanlar (People)
İnsanlar ne desin? Ne dedi? Ne demedi ki…
O zamanlar gazete okunurdu. Hafta sonu ekleri, yok burçlar, yok yeni başlayacak diziler. Neler vardı neler. Benim toy kuaförün başarısı ve benim tavus kuşu saçlarım. Gözlerimi de bantlasalardı keşke. Ama nerede? Mankeniz ya, meşhur olmuşuz. Bunu gören Nur koşa koşa bize geldi. Evdeki ekleri okunmadan aldık sakladık çantamıza. Hayatımı kurtarmıştık. Ama hain fesat kardeşler camdan bakıyorlardı.
– Ne o kız, tavus kuşları bitleniyor muymuş? diye güldüler.
Düşün aşağıya, valla düşün ama ölmeyin. Sakat kalın. Saçlarınıza sakız yapıştıracağım.
6. Madde: Fiziksel Kanıt (Physical Evidence)
Ah bıyıklı hocam, o kadar çok çocukluğuma indik ki hem fiziksel hem ruhsal kanıtlar var. Mesela babamın uçan tekmesi. Neyse ki bana isabet etmedi. Buzdolabına geldi. Buzdolabının kapısı açıktı. Kardeşim içinden mandalina alıyormuş. Buzdolabının kapısı kafasına çarptı. O da rafa çarpmış.
Tencere düştü yere.
Yemek saçıldı.
İnek içti.
Kardeşim ağladı.
Annem bağırdı.
Ben kaçtım.
Hala kardeşim kaşını gösterir bunu sen yaptın diye. Manken ablanla doğru konuş diyorum içimden tabi. Niye içimden, çünkü dışarısı hiç tekin değil. Fiziksel kanıtlara devam ediyorum. Babamın dizi şişti. Buzdolabının kapağı yamukluktan kapanamadı. Tamirci geldi. Bir sürü para aldı ama tamiri dandik oldu. Ne zaman buzdolabından bir şeyler alsalar akıllarına hep geldim. Her gün azar işittim. Ruhsal kanıtlara hiç girmeyeyim. Tabi biz küçük aklımızla kanıtları topladık sandık ama görenler görmeyenlere anlatmışlar. Bunu niye ekledim, çünkü bıyıklı; “anlayanlar anlamayanlara anlatsın” dedi. Ve belki şimdi babamın uçan tekmesinin nedeni de açıklanmış oldu.
Ve son olarak
7. Madde: Süreç (Process)
Süreç ne? Benim hayatım zaten başlı başınca bir süreç.
Kendimi toparlamam ile ailemin bu olayı hafife alıp gülme malzemesi yapmalarına kadar geçen süreç benim process’im.
Bak derste uyumayınca ne güzel notlar aldım. Ne güzel kendi anılarımla birleştirdim. Artık derste dalıp gitmeyeceğim. Örnekleme de iyi fikirmiş. Kendimi tebrik ediyorum. Artık hep böyleyim.
Bıyıklı hoca;
‘Evet gençler. Saç spreyi diyen bir arkadaşınız vardı. Evet evet siz. Anlatır mısınız bu 7P’yi?’
Bendeki de şans. Nereden başlasam. Hep Ayten-Nurten uğursuzlarının negatif enerjileri yüzünden. Ben kazandım ya üniversiteyi, onlar kaldı evde anne kuzuları.
Ya bıyıklı yaaa, ben ne anlatacağım şimdi? Zil de tutukluk yaptı çalmadı. Üniversite de zil yok galiba ya…