Şikayetsiz bir huzursuzluk,
Sıcağı sıcak soğuğu soğuk,
Topuklarımda kabuk bağlamayan son yara,
Ne aşınmaya namzet,
Ne yıpranmaya meyilli,
Yırtılacak bir gün ancak,
Yüreğimdeki kara yemeni.
Yoksa sen de,
-Benim seni unuttuğum gibi-
Unuttun mu beni?
İçtiğimiz kahveler söyledi.
Hatırı varsa, birgün hatırlar dedi!
Fincan kırıldı gülüm,
Karayemenim delindi.
Acziyetim ömrüme serildi.
Soğuktu, hani küçüktüm.
Bisikletim vardı, eski mi eski,
Ellerim çamurlu, burnum donmuş.
Bir çobanın ardında bıraktığı ateş artığı,
Öyle ısınma gayretim,
Çam ağaçları ve meşe pelitleri,
Aşkın on yedisi değil henüz,
Ayağımda kara yemeni,
Cebimde anlamsız bir kalabalık.
Hayat dağıldı gülüm,
Herkes evlerine çekildi.
Duvarlar arasında iğreti hayatlar,
Gösterişli fincanlarda kahve kokuları,
Sahte gülüşler, sevgi alışverişleri,
Benim kara yemenim delindi gülüm.
Bağcıksızdı, işte öyle alelade,
Bir çocuk güvenine emanet,
Duygularımız kadar karışıksız, sade,
Şüphenin doğmadığı yıllardı henüz,
Bağsızdı kara yemenilerimiz,
Tıpkı bizim gibi.
İçimizden biri gibiydi,
Dışımızdaki her şey,
Dışımızda olan içimizdekiler gibi değildi.
Benim kara yemenim çokça delindi gülüm!