Bir hançer delik deşik olmuş ruhun dışında bedenim dokununca hala acıyor. Sanırım hiç geçmeyecek bir yara bu. Şimdi ise ruhumun dört bir parçası farklı mahzenlerde kilitli. Belki de arayışımın sebebidir bu ve bu arayışta parçaları birleştirmek için yaptığım yolculuklarda her defasında daha da eksildiğimi fark ettim. Önce hislerin farklılaşması sonra da yavaş yavaş buharlaşıyor oluşu kendini bulmaya çalışıyorken daha da zorlaştırıyor her adımı. Koşturduğun sokaklar, attığın adımlar sana her defasında biraz daha yabancılaşıyor daha sonralarında ise basit yetilerden yoksun bir bedene sahip ruha hapsediyorsun kendini. Bazen de hiç kaybolmayacak bir yük varmış gibi hissediyorsun sırtında. Sanki üç çocuklu bir ailenin en küçüğüyken yaşıyorsun ortanca gibi.
Mutlu bir insan olduğumu sanıyordum uğradığım dönüşümün döngüsünden çıkmanın ne kadar zor olduğunu anlayıncaya dek. Gerçekliğin acı çarpıntısı gözlerimden dökülürken ruha yansıyan tarifi fark edebilir bazı kimseler. Tıpkı aynaya baktığında sadece yansıyan bedenini değil de daha fazlasını gördüğün gibi. Bazen de içimdeki şeytan seslenirdi uzaklardan sanki fısıldar gibi. O kadar uzak ve yakın mı ki diye düşünürdüm. Düşünce karmaşıklığının ardındaki duyulmak istenmeyen sesler gibi gelirdi ansızın aklıma. Kaybolmak istiyordum var olmak istediğim yarınlardan. Aslında hiç kimse istemez bunu. Neden istediğimi de düşünmedim ama bunu içimde bir yerlerde biliyorum. Bazen de anlamaya çalıştıkça düşünüp dolanırdım bir türlü arınamadığım o tat ve kokularda. Anımsadığım birkaç satıdan ibaret ama onları ruhumda yaşamak için fazlasıyla yeterli geliyordu. Bu noktada algıları körelmiş ve göremeyen herkes yanlış anlıyordu dolaştığı sokakların gerçekliğiyle kendilerini kandırırken. Ben de yavaş yavaş algılarımın bu yönde hastalıklı bir değişime uğradığını görebiliyorum zihnimde ve gün geçtikçe daha da kötüleşiyor. Bu tedavi edilebilir hastalık mı bilemiyorum. Mücadele ettiğin parazitler etrafını sarmış hatta benliğine sahip olmuşken bundan kurtulmak ne derece mümkün olabilir? Zehirle dolu olan kalbine panzehir gerekiyor şimdi çünkü kendini kurtarmaya çalıştıkça daha da yakınlaşıyorsun ölüme. Sahip olduğun her şey şimdi biraz daha uzaklaşıyor senden, inançların ani bir kararla terk ediyor bedenini. Kalbin yerinden çıkacak gibi ya da büründüğü sessizlik hiç beklemediğin anda karşılıyor seni. Şimdi ne düşünebilirsin? Bugün ya da yarın kendinden biraz daha uzaklaşırken sık sık karşılaşıyorsun zıttı duygularla. Değeri kaybolan her şey bir mektup yakıyor uzaklardan bugün, ben de umarsızca yakınlaşıyorum ve üflüyorum onu geleceğe. Merakım uzun zamandır elimde olan bu kağıda ne zaman yazacağım konusunda şüphelerimi her geçen gün arttırıyor. Ayrılık, veda gibi akıyor düşüncelerimden ve kavuşmak artık daha hazin geliyor ayrılıktan. Tevazu gösterdiğim bütün gerçekler karşılıyor kapımda beni. Sanırım şimdi düşünebilirim. Pişmanlık mı bu dudaklarımdan süzülen? Kırgınlık ve kızgınlık hangisi daha çok acıtıyor diğerinden fazla. Biliyorum, ben onları karanlık odalara hapsetmeye çalıştıkça kelimelerim şehvetle dökülmek istiyor aydınlığa ve her defasında onlara gözlerimi yumdukça dolanıp duruyorlar etrafımda. Yaşarken ardında bırakmak öyle kolay değil bunu geç anlayabilirsin belki de bütün yaşananlardan sonra. Artık kaçmanın hiçbir anlam ifade etmediği sokaklardayım, gözlerim uzaklara dalıyor ve bir tebessüm dudaklarımda, görüyorum ki hala oradayım. Hislerimle kaldığım yalnızlık çıkageliyor yanıma, tereddütlü bakışlarıma sessizlik hakim, bir süre o sessizliği bozacak cesareti bulamayınca kendimde tek bir şey yankılanıyordu kulağımda.
Nasıldır ki yaşamak sahip olduğun hayatta? Huzurun kıyısında seyretmek ışık saçan bulutları ve ona açtığında kucağını her şeye sahip oluyorsun geçmişinde kaybettiğin. Bir umut yansıması bu gittiğinde kollarından usulca fark ediyorsun tüm geçtiğin yolları. Sahi yaşamak nasıl ki? İnan biliyorum ama eskisi gibi değil kalbimin ait olduğu bu beden.