En güzel yılların ve en temiz insanların arasındaydım. Küçücük bedenimde kocaman sevgiler büyüdü, her defasında buğday tanesi kadar boy attım. Attığım boyca, hüzün gölge yapardı ardımda. Saf yüreğim, eşlik ederdi hayatla baş başa kalınca. Hani yüzümden okunurdu, çektiğim hasretin en kuytu kuyularında.
Meğer ne çok şey gizlemişim kendimden. Bedenimi sızlatıp, kalbime batan dikenler, bir çorap yırtığıymış acı, ben ve yaşamak arasında gelip giden… Büyümek zorunda kaldı, adını koyamadığım hasretlerim kaldı geriye. O son geçer dediğim zamanın sonrasında yetişemedim, ağır ağır yürüdüğüm o sokakların başına. Yol uzundu, koşacağım diye hayal ettiğim caddelerde bir rüzgar savurdu düştüm, ellerinden su alamadığım bahçıvandan, izleri kaldı yaralarımın hiç geçmeyecek gibi. Biraz tuza bulanmış biraz da umuda, hangisi önce başlayacak sarmaya? Vakit hangisinden yana akacak, akrep yelkovandan önce mi tutacak sakladığım beni?
En güzel yılların, en güzel hatıralarına buladım içinde mavi renk, dışında beyaza bürünen satırlar. O gelecek sandığım bu cemreler ne kadar da nazlı nazlı bıraktı beni baharlara. Ne kadar sürecek suya çöl, toprağa emek, havaya nefes? Bir ben mi düşledim ilkbahara paha biçmeyi..?