Hayat, yani insan ne garip bir varlık.
Düşüncesinde, sözünde, konuşmasında bir mesafe olmalı. Bir saygı ve hoşgörü olmalı. Kimsenin yaşantısına müdahil olmamalı.
İnsanoğlu; “Her şeyi ben iyi bilirim. Her yaşantının zorluğunu ben çektim. Bu yüzden ben yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak sana yön vermek isterim.” der!… Bireyin kendi kararını kendi vermesini engeller her daim. Kendi hür iradesini zayıflatıp, kendi çizdiği yaşam şekli ile karşısındaki insanı etkiler. Kararlarını, yaşamını her daim yönetmeye kalkar. Bu birey kendi olmaktan çıkar ve başkasının onun yaşamına müdahil olması ile her yapacağı işte, her vereceği kararda hep karşı taraftan bir onay alarak ya da karşı tarafın kendisine bir yol çizmesini bekler…
Birey kendi olmaktan çıkmıştır ve yaşamanı idame ettirecek bir gücü zayıflamış bir halde, bir karar veremez duruma gelmiştir. Çünkü, kendi istediği yaşamı yaşamadığı için artık birinin, onun yaşamına etki edecek kararları ile destek bulmaya çalışır. Bu kişi her kararı başkasına ait olan bir yaşamla ömrünü geçirir.
Bu insan dünyaya gelirken kendi nasıl yaşayacağına karar vermişken, çevrenin baskısı, çevrenin tutumu yüzünden bir robot haline dönüşür.
Toplumun en büyük yanlışı burada başlar.
Kişi doğru ya da yanlışı kendi yaşamalı. Nasıl bir yaşam istediğini kendi seçebilmeli. Kimsenin bir başkasının yaşamına müdahil olmasına, kimsenin bir başkasının özel yaşamına karışma hakkı yoktur… Bireyi olduğu gibi kabullenmek ve ilk tanıdığı gibi sevmeye devam etmeli insan… Kendi kararını veren insan yaşamda huzurlu olur. Başkasının verdiği kararla hareket eden insan kendi iç huzurunu kaçırmıştır…
Unutmayın! Bir insanın yaşamı kendine ait. Lütfen, mutlulukları mutsuzluğa, sevgiyi nefrete, düşünceleri köreltmeye, kararları kendinizin değil, kendisinin verdiği şekilde saygı duymaya özen gösterin…
En son kendinize şunu sormayı unutmayın!
“Karar benim mi? Başkasının mı?”