Edep, bir insanın tutum ve davranışlarının naif ve nezaketli, bir kişiliğe sahip olduğunu temsil eden bir meziyettir.
Edebiyat, dil ve üslûp açısından bir çok örnek teşkil ettiği için bu iki meziyet birleşince ortaya zihinleri ve yürekleri mest eden muvafık bir davranış ortaya çıkar.
Edebiyat denilince akıllara şiir, roman, hikaye, makale ve bir çok eser gelir. Edebiyat güzel düşünme ve bu düşünceyi kağıda dökme, insanın özüne hitap etme sanatıdır.
Aslında bir çok türü vardır. Her biri insanların düşünce fikirlerine yön tutan türlerdir.
Hisler, gözlemler, yaşanmış olaylar, destan, efsane, divan, gazel ve ana fikir gibi anlatım ve yazımlar edebiyatı ifade eder.
Okunduğu zaman insanı zihnen ve bedenen dinlendirir, ayrıca telkin eder.
Edep ile edebiyat arasındaki bütünlük davet etmek diyebiliriz.
Edebiyatçı kimliği olan her insan örnek olmalı, yazdığı eserlerle hayranlık uyandıracak davranışları temsil etmelidir.
Sayısız üstadımız, vardır bilindiği üzere. Yıllar geçmesine rağmen, okuduğunuzda örnek olacak, zihninizi diri tutacak edebi kişilikleriyle bizlere ışık tutmaya devam etmektedir. Toplumun kültür yapısına yön vermektedirler.
Toplumun her özelliği, edebiyata sirayet eder.
Şair ve yazarlar adeta yazdıkları eserlerle bir çok duyguyu kaleme alıp yıllarca süren duygu aktarımına estetik akıllarda kalan bir güzellik sunarlar.
Okuduğunuz her eser bir insanı, bir lisanı temsil eder, zihin ve düşünce yapısına göre seçtiğiniz her eser sanki şahsınıza yazılmış bir dinlence gibidir. Kimi zaman şiir, kimi zaman roman ama kesinlikle sizi anlatan bir dize bulursunuz. Dünyanın her yerinde çok önemli bir yere sahiptir.
İşte burada edep deyince akla edebiyat terimi gelir ki, ikisi birbirini tamamlayan bütündür.
Edep esas bir kuraldır. Edepten yoksun insanlar kırıcı, kuralsız, saygısız ve nezaketsiz olurlar.
Haya ve utanma duygusu bir insanın mecburi istikameti olmalıdır. Toplum bireyleri, birbirinin aynasıdır.
Edepli insanın her hareketi, güzeldir temizdir, örnektir. Düşmanlık yoktur onlara göre, hiç bir zaman zarif tutumlarından vazgeçmezler.
Edebiyatın bir çok duayeni örnektir. Asırlar öncesinden gelen bir iletişim saymakla bitiremeyiz. Bir sanattır edebiyat, sanatçı ise toplumun temel taşlarından biridir.
Ama bazen şiirler, makaleler, kitaplar çok ince konulara girebilir ya da hoşlanmadığınız bir detaya… Bu demek değildir ki burada edep yok… Okuyucu, bunun almak istediği yerini alırsa yanılabilir.
Örneğin, bir şiir argo sözler içerebilir, ama şiiri sonuna kadar okuduğunuzda kesinlikle, bir mesaj içerir. Bir dizeye takılıp kalmak sizi sadece edebiyata ön yargılı yapar. Ayrıca burada edep devreye girer okuyucu olarak.
Mizah da bir edebiyat türüdür.
Nasrettin Hoca’nın bilgelik taşıyan hal ve hareketleriyle, unutulmamış, unutulmayacak dersler niteliğinde eserleri kalmıştır bize. İşte burada da edebiyat, edep bütünlüğü vardır.
Mevlana Celaleddin Rumi, tasavvufta bir şekilde aşkı edebiyatta anlatmıştır. Ayrıca edebin en güzel örneğidir. Dilden dile, gönülden gönüle unutulmaz sözleri vardır. Hoşgörü, sevgi, saygı en güzel manada edebiyatla hemhâl olmuştur. Tefekkür, edep “Ne olursan ol yine gel” sözüyle, bize büyük miras bırakmıştır.
Edebiyattan anlamak için edepli bir kişiliğe sahip olmak gerekir. Günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş çoğu duyguyu, fazlaca okuyarak, insanları anlayarak, dinleyerek geri kazanabiliriz.
Güzel bakmak, güzel düşünmek, bir şiir okumak, bir sayfa dahi olsa sevdiklerinize hikaye, çocuklarınıza masal anlatmak, inanın ruhunuzu dinlendirmek için büyük fırsattır.
Aslında bu konu çok derin ve önemli sayfalara sığmayacak kadar. Gönül isterdi tüm yazarlarımızı tek tek anlatalım, ama yetmez, biz okursak anlayabiliriz ancak.
Edebiyat öyle bir aşktır ki, bir çok yazar, şair arkadaşımızın ortak tek arzusu yüreklere dokunabilmek. İşte bu da edepli olmanın bir örneğidir.
Hiçbir yazar bu işin maddi boyutuna bakmaz, onlara tek bir tebessüm yeter. Sevgi ve saygı çemberi oluşturmak niyetindedir. Ben naçizane bunu birkaç satırla anlatmaya çalıştım.
Sürçü lisan ettimse affola. Size bir şiirimle “hoşça kalın” demek istiyorum.
KIRIK KALEM
Ben bir kırık kalemim,
Mürekkebini gökyüzünden,
Kelamlarını nemli gözlerden,
Hislerini geç kalmışlıklardan alan…
Bazen sevdayı, bazen nefreti yazan.
Bir kırık kalem.
Yüreği sevgiye, merhamete müptela,
Bir benliğin kalemi.
Gökkuşağını yağmura,
Uçurtmaları rüzgara aşık eden,
Hasretleri, vuslatlara meşk ettiren,
Yalanı doğruya, lizam ettiren,
Yazdıklarımı ferman,
Okuyanları tefekkür ettiren,
Bir kırık kalemim.
Belki en büyük hayal kırıklıklarına imza attıran,
Belki de yeni başlangıçlara şahit olan,
Kimi zaman bir çocuğun hayali,
Aşığın duygusu, ayrılığın kurşunu olan.
Bazen öyle yazarım ki, hislerini huzur bulursun.
Gün gelir yazdığımı siler lal olursun.
Yüreğini zihnini, fikrini nakış gibi işler,
Varlığına aşık ettiririm.
Ben bir kırık kalemim.
Derdini en iyi ben bilirim.
Dedim ya..! Mürekkebini gökyüzünden alan,
Sırrını yazardan alan.
Bir kırık kalem.
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.
Sevgiyle kalın.
Muhteşem olmuş elinize emeğinize sağlık 👏👏
Emeğinize ve kaleminize sağlık çok güzel olmuş
Ablacım yüreği güzel ruhu güzel ablam çok güzel bir yazı olmuş. Refigül ablamla bir yorum yazmayı borç bildik
Nice güzel yazılar yazman dileğiyle hayırlı cumalar dilerim ablacım