Bu yazı, Steven M. Southwick ve Dennis S. Charney tarafından yazılmış olan ‘ Psikolojik Dayanıklılık’ adlı kitabın hem bir yorumlanması hem de kısa bir özeti olarak ele alınarak hazırlanmıştır. Bu kitap yazılırken her iki yazarından başından da çeşitli zorluklar geçmiş ve kitabı yazarken ortaya koydukları stratejileri kendileri de deneyimleme durumunda kalmışlardır.
Yazarların, kitap baskısının ön yüzünde bir görsel var. Bu görsel yaşamla birlikte başlayan, kendini yenileyebilen, sadece kendine değil herkese kendisinden faydalandıran ve faydalan, üretken, doğal, saf hali olan ‘toprak ananın’ üzerine insanlar ve doğal olmayan yollarla dökülmüş asfalt görünür. O sert dayanıklı parçalanamaz gibi görünen asfaltın altında bir papatyanın açtığını görürüz. Bu görsel metaforu yorumlamak istersek şöyle yorumlayabiliriz. Toprak; bizim dünyaya geldiğimiz andan itibaren içimizde var olan bütün yaşam enerjimiz; dünyaya, insanlara, olaylara, durumlara bakarken en yalın olan bakış açımızı temsil eder. Toprak daha kirlenmemiştir. Küçük yaralanmaları kendi içinde tolere edebilir. Kendini yenileyebilme özelliği vardır. İnsanlar da travmatik olaylar yaşamadan önce üretkendir, yaşam enerjileri vardır, kendilerini yenileyebilir zor durumlar karşısında. Sonra toprağın üzerine bir asfalt dökülür. Bu asfalt bizim hayatımıza giren travmatik yaşam olaylarıdır. Nasıl asfalt toprağın bütün enerjisini alır. Örneğin; asfalt; güneşin hayat veren enerjisini ve yağmur ve karın hayatın can damarı olan suyun toprağa ulaşmasını, girmesine izin vermez ve toprağın hayat damarlarını tıkar. Toprağı nefessiz bırakır ve onu ölüme terk eder. Travmatik yaşantılar da insanların yaşamı üzerine çöker ve böyle bir etki bırakmaya çalışır. Fakat hayat zorluklarla başa çıkmak için bize bir güç verir. Çeşitli yaşam deneyimlerimiz çatışma çözme becerilerimizle birlikte yaşamımızı yenileyerek devam ettirmeye çalışırız. Hayatta kalmaya endeksliyizdir. Toprağın içinden asfaltı delerek yaşama umut olan papatya; o bizim travmatik yaşantılardan kurtulduğumuzda yaşama tekrar tutunduğumuzda içimizde beliren umuttur.
Psikolojik Dayanıklılığımızı arttırmak için kitapta çeşitli hayat hikayeleri paylaşılmış. Hayatında travmatik zorlantısal yaşam deneyim yaşamış insanların sorunlarını çözmedeki ortak noktaları derleyip toparlamaya çalışmışlar. İnsanlar zorlu yaşantıları nasıl atlattılar içindeki bu yaşam enerjisini nasıl ayakta tuttular ve kendilerini nasıl korudurlar.
Hemen herkes hayatının bir noktasında büyük bir travma yaşar, belki birden de fazla.. şiddet içeren bir suç, aile içi şiddet, taciz, çocuk istismarı, ağır trafik kazası, sevdiğiniz bir kişinin ani bir ölümü, elden ayaktan düşüren bir hastalık, bir doğal afet veya savaş. İstatistiklere göre inşaların %90’ı hayatları boyunca en az bir travmatik olayla karşı karşıya kalır.
Kitapta boyunca anlatılan dayanıklılık artıran stratejiler; gerçekçi iyimserlik, korkularla yüzleşmek, değiştiremeyeceğin şeyleri kabullenmek, olumsuz olayları bilişsel olarak yeniden değerlendirmek ve terslikleri fırsata çevirmek, etrafından sosyal destek almak, dayanıklılık rol modellerinden esinlenmek, fiziksel zindelik ve sağlıklı bir yaşam tarzı, bilişsel esneklik ve sıkıntılar ortasında anlam ve amaç arayıp bulmak. Birçok okur bu stratejileri basit bulur. Küçümser ve bunu uygulamakta ne var diyerek göz ardı ederler. Travmatik olayları çözmek için daha büyük daha gizemli, zor gibi görünen, başkalarından gelebilecek yardım eliyle ya da kestirme yoldan küçücük bir hap ile çözmeyi bekler. Beklemesine gerek yok. Çözüm her insanda farklıdır. Her strateji her insana iyi gelmez. Kendini keşfetmeli ve ona göre kendini geliştirmeliyiz. Çözüm insanın kendi içinde yatar. Yukarıdaki stratejileri görmek istemeyiz. Yukarıda belirtilen stratejilerin birçoğu insanın kendisiyle yüzmesiyle ilgili.
Kısaca bu stratejilere bakmak gerekirse;
- Bilişsel Esneklik ve Sıkıntılar Ortasında Anlam ve Amaç Arayıp Bulmak: Düşüncelerinde esnek olan insanlar zorluklar karşısında daha dayanıklı olmaktadır. Sebebi basmakalıp, değiştirilemez düşüncelerinin olmamasıdır. Katı hayat görüşleri ve düşünceleri yoktur. Hayatlarında asla yoktur. Bilişsel esnekliğe sahip insanlar su gibidir. Yaşadıkları zorluklara karşı şekil alabilir, mevcut düşüncesinden sıyrılıp yani bir amaç edinebilir. Yeni amaç neticesinde hayatına bir zorluğu da repertuvarına katıp yoluna devam edebilir. Düşüncelerinde esnek olmayan kişiler de buz kütleleri olarak düşünebiliriz. İlk darbede kendi parçalarından ayrılmak zorunda kalır ve acı çeker.
- Etrafından Sosyal Destek Almak: İnsanlar yaratılış gereği sosyal varlıklardır. Yaşam enerjimizi diğer insanlarla etkileşime girerek alırız. Eğer hayatımızda sevdiğimiz insanlar bize destek olan insanlar olmasaydı yaşadıklarımızı atlatmamız bir o kadar zor olacaktır. Dertlerimizi paylaştıkça azalacak sevgimizi paylaştıkça çoğalacaktır. Travma, depresyon gibi duygu durumu bozukluğu yaşayan insanların genel özelliklerin biri içine kapanmak olur. Bu durum onları daha çok izole olmasına neden olur. Konuşmak paylaşmak, dertleşmek insan olmanın gereği biz eğer bunu yapmaktan vazgeçersek yapıya zarar vermiş oluruz.
- Dayanıklılık Rol Modellerinden Esinlenmek: Her insanın hayatında kendisine rol model aldığı inşalar olur. Bu kişiler anne, baba, aile büyüklerinde biri, öğretmen, hayatına örnek alabileceği popüler birileri olabilir. Yaşadığımız zorlukları her zaman tek başımıza çözmek zorunda değiliz. Rol model olarak örnek aldığımız kişilerin hayatlarında zorluklar karşısında nasıl bir çözüm ürettiğini görebiliriz. Rol modellerimizden bizlere rehber olmamızı isteyebilir.
- Fiziksel Zindelik ve Sağlıklı Bir Yaşam Tarzı: Hayatı yakalama, geçim kaygısı, pratik ve hızlı olma zorunluluğu bedenimize yeterince özenli davranmamıza neden olur. Eğer bedenimize yeterince iyi bakamazsak zihinsel güce hiçbir zaman tam anlamıyla kavuşamayız. Zorluklar karşısında ayakta kalabilmek için zihnimizi güçlendirmeli, zihnimizi de güçlendirmek için bedenimize iyi bakmalıyız. Sağlıklı beslenmek, uykumuzu tam zamanında ve yeterince almak, fiziksel egzersizler yapmak, yürüyüşler yapmak bunlar zihnimize iyi gelecektir.
- Değiştiremeyeceğin Şeyleri Kabullenmek: Yakın zamanda yaşadığımız büyük bir deprem meydana geldi. Bu büyük facia tüm ülkeyi derinden sarstı. Onlar insan yaşamını kaybetti. Onlarca insan uzvunu kaybetti. Onlarca insan yıllarca büyük bir emekle inşa ettiği birikimini kaybetti. Ama hiçbirimiz 6 Şubat günü o deprem anının değiştiremedik. Üzülmek, yas tutmak insan olmanın en doğal tepkisi. Aylarca hatta yıllarca keşke o gün o deprem olmasaydı diyerek o ana takılı kalmak hem kendimize hem de çevremizdekilere zarar vermek. Bu durum unutmak değil. Hayatın akmaya devam ettiğini görmez gelmemektir.
- Korkularla Yüzleşmek: sosyal anksiyetesi olan kişiler topluluğa çıkmak istemezler, yükseklik korkusu olan kişiler uçağa binmek istemezler, boğulacağından korkan bir insan denize girmek istemez, patronundan korkan birisi ne zam isteyebilir ne de terfi vb birçok kişi hayatlarındaki bu korkularıyla yüzleşmekten korkup patinaj çeker. Hayat devam ediyor keşke demeler hayatında çoğalıyor ama korkularıyla yüzleşmiyor. Özgür olmak hayatın tadını çıkarmak için, bu hayatın sizin olduğu tekrar dümene geçmek için yardım alarak bu korkularımızla yüzleşmeliyiz.