Tohum toprağa atılır gübre olur. Gübre büyür fidan olur. Fidan büyür ağaç olur. Ağacın dalları yeşerir, ürün olur…
Çocuk bir ağaca benzer. Önce dünyaya gelir, özenle bakar; besler, eğitir ve yaşama hazırlarsın…
Genç bir çocuk olduğunda kendisinin gördüğü eğitimi uygulamaya koyarken, kendisine yeni rota çizer.
Artık genç bir delikanlı olmuş ve kendi verdiği, vereceği kararları uygulamaya koyar. Yaşamına kendi çizdiği yolda, hata yaparak doğruyu kendi bulup, kendi düzeltmek ister. Böyle yaşlarda gençleri anlamak, yüreklerine dokunmak gerekir…
Bir hata yaptığında kendisine her daim yaptığı hatayı söyleyerek, onu daha çok hataya zorlamış olunduğu gibi! Genç birey daha çok aileden uzaklaşıp, kendini yalnızlığa bırakır. Anlaşılmadığını ve sürekli bir şeyleri düzeltmeye çalışan baskıcı bir toplumda yaşadığını hissetmeye başlar. Hep gözlerin onun üzerinde olduğu kanısına varır ve korkarak bir şeyler yapmaya çalışır.
Bir işte çalışırken ya hata yaparsam, ya patron beni azarlarsa, ya arkadaşlarım benim çalışma şeklimi yargılarsa vs. diye düşünür, olur. Okulda öğretmenim tarafından verdiğim bir cevap yüzünden rencide edilirsem ya da arkadaşlarımın alay konusu olursam diye… Sürekli bu düşüncelerle yaşar gider.
Özgüveni olmayan, kendi kararlarını sorgulayamayan, kendi yaptığı şeylerin doğru ya da yanlışlığını bilmeyen bir nesil büyür gider…
Hep bir yönlendirme ile yetişen, yapacağı her işte birine danışma ihtiyacı duyan bir genç, yaşam boyu kararsızlıklarla boğuşur durur…
Bir nesil yaşama nasıl bakması gerektiğini kendi çaba ve gayreti ile öğrenir.
Bir birey zor yetişir, kolay büyümez…
Verdiği karar ya da vereceği karar ne olursa olsun onu desteklemeli, ona güven vermeli ve onun özel olduğunu hissettirebilmeliyiz. Her daim verdiği, vereceği kararın arkasında olduğumuzu ona söylemeliyiz…
Bırakın dümen gençlerin elinde olsun ve rotayı kendi çizsinler… Böyle yaptığınızda yaşamda zorluk değil, kolaylık yaşarlar…
“BİR İNSANIN YÜREĞİNE DOKUNMAK! ONA VERİLECEK EN BÜYÜK DEĞERDİR”…