Zamanın kayıpları, hatıralar, kaybettiklerimiz, hiç dinmeyen özlemler, kimseye söyleyemediğimiz teselli istemeyen yüreğimizin bir köşesine sakladığımız boş çerçeveler…
İnsanoğlu kaybedince mi anlar kıymetini, özlemini hissedince mi?
Dilimizin efkârını hep karşımıza yansıtma özelliği var kim bilir. Belki acımızı başkasından çıkarma, yorgunluklar dinlenirken bile zihne yorgunluk veren geçmiş.
Geçmiş bazı insanlara adil olmayabilir, yüreğe ağır gelen hatıralar doğum lekesi gibi kalabilir. Günler, aylar, yıllar değil mi, her günün bir hatırası, izi kalır.
İnsanoğlunun tek anlaşamadığı nokta nezaket, canımı yakanın, canını yakarım fikri ve kaçınılmaz zikri.
İnsan okul yıllarını, çocukluk arkadaşlarını, gençlik yıllarını anar durur ama bunları yaşarken beyhude bir serzeniş içinde olduğunun hiçbir zaman farkına varmaz. Ne zaman ki, kaybetmeye başlar, o zaman anlar hayatın sunduğu anlık hatıraların kıymetini, sevdiklerinin ne kadar anlamlı bir yere sahip olduğunu.
Evet boş çerçeve ömrümüzden giden her şey bir fotoğraf karesi gibi zihnen kalır. Bir yol vardır sarp yokuşlu, yorulduğumuz zaman elini tutacak insanların olduğu. Yağmurlar vardır, karşılıklı sohbet ettiğimiz kadim dostluklarla ıslandığımız. Bir çocuk var zihnen arkadaşları ile, okul yolunda gelecek planları yapan. Gideceğiniz bir yer, özlediğiniz bir insan hep vardır o boş çerçeve.
Neden insanlar iyinin, güzelin, aynı lisanın katili olur ki? Evet anıları hapsetmek diyorum ben buna, müebbet hem de kendi benliğinde.
Neden iyi olanı tercih etmez, iki adım gelene on adım gitmez, sevenin kıymeti bilinmez, zor olanı zaruret sayar?
Her insan kendi hayat köprüsünü kurar tek tek, ister tahta, ister yıkılmaz çelik, önemli olan sağlamlığıdır. Giderken büyük emekle inşa ettiği köprüyü dönerken yıkılmış görür. Çünkü fikir mimarı kendisi değildir. Hayatının mimarı olamayan mütevellit bir sonuca razı olur.
Dilinde yara varsa lezzet almak imkansızdır değil mi? Siz lezzetini alamadığınız bir şeyi başkasına bu çok güzel diyebilir misiniz?
Ah, o boş çerçeveler kimin hayatında yoktur?
Dilhun bir yürek geriye kalan sadece.
Zaman hızla akıp gidiyor. Yarın severiz, yarın affederiz, yarın gönlünü alırız, yarın ziyaret ederiz peki yarın yoksa? Sonra mukadderat deriz. Ama vicdanımız hiç bir zaman bunu demez ve kabullenmez.
Müşkülpesent bir toplum olduk, ani çıkışlar, fikir ayrılığına saygı duymamak, “hadi oradan! Sen ne bilirsin, ben biliyorum.” demeler, çok uzak değil en sevdiklerinizi, size değer verenleri sırf egonuzu tatmin etmek için boş çerçevelere hapsetmek.
Kaliteli insan, ona gösterilen güler yüz ve samimiyetten cesaret bulup, haddi aşmayandır. “Hz.Ali (r.a)”
Önce ayağınız yere sağlam basacak, önce siz kendinizi seveceksiniz, gerekirse sevdiklerinizin önünde diz çökeceksiniz. Dünyanın en büyük zenginliği vicdan rahatlığıdır. Yüreğinizi gurbete göndermeyin.
Gönül Rabbimizin evidir.
Kör olun, sağır olun, hakikati öğrenin.
Güzel olanı seveninize, kötü olanı kendinize sunun.
Mecnun olun, maşuk olun, ama unutmayın beşeri olduğunuzu.
Kimler geldi, geçti, kalan tek şey itibarları oldu.
Serveti yaptığı iyilikler oldu.
İnci gibi denizin dibinde, değerli ama başkalarına değerli olun.
Hüznünü görün insanların, değmeyenlere değil, size değer verenleri görün. Yersiz kırdığınız kalpleri, hak etmeyenlere verdiğiniz değeri düşünün. Kapıları iyi niyetlere sonuna kadar açın.
İnanın özlemek çok ağır yük. Ve bunu sadece siz hissediyorsunuz paylaşmak imkansız. Çerçeveler boş kalmasın baktığınızda, sohbet edin değerli hatıralarla dolu olsun. Kazanmak adına kaybedin gerekirse ama bunu yaparken eze eze değil…
Bazı insanların nazını, blöflerini çekmek yerine, size değer veren insanlara katlanın. İnanın kimse kimseden üstün değil. Çerçeveleriniz boş kalmasın…
Yorgunluklar var bedelli,
Yaramız da kalsın dediğimiz.
Eksik kalan, özlenesi anılar,
Dargın, kırgın virane kalıntılar.
Didarı soluk, lal bakışlar,
Meftun bekleyişler,
Miadı dolmuş gülüşler.
Kuş gibi özgür,
Kelebek kadar kısa ömürlü.
Aşklar, hayaller,
Serden geçmiş yalnızlıklar,
Bir umman, bir savaş,
Ne hasım belli, ne zafer.
Meçhul bir keder…
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.
Hoşça kalın.
Kalemine yüreğine emeğine duygularına sağlık çok güzel ve bir o kadar da harika cümleler bile yetersiz kalır