Haddini bilmedikten sonra dünyaları bilsen de fayda etmez. (W. Butler)
Eğitim durumu, mesleki konumu, maddi kazancı ve sahip olduğu konum fark etmeksizin; İnsanların hem davranış hem de söylem olarak durması gerektiği yeri bilmesi çok önemli. Kendi kişisel sınırlarını nasıl koruyorsa başkalarının sınırlarına da aynı saygıyı göstermek zorunda.
Karşısındaki kişinin neler yaşadığını bilmeden ahkam kesip, üst perdeden konuşmamalı.
Kimsenin yaşadığı olayları, acıları, zorlukları küçümseyerek kendisince daha çabuk atlatılabilirmiş ya da önemsizmiş bir olaymış gibi davranmamalı.
Başkalarının rahatsızlıklarını küçümseyerek bunları bahane gibi görerek söylemlerinde kırıcı olmamalı.
Birilerinin kazançları, işleri üzerinden olur olmadık eleştirilerde bulunarak kuşku altında bırakacak söylemlerden uzak durmalı.
Birisini eleştirmek olumlu bir davranış iken birisini eleştirmenin suçlayıcı tavra dönüşmesini sağlayarak kendi bilinç altındaki olumsuz düşünceleri karşısındaki kişiye yükleyerek çizgiyi aşmamalıdır.
Kimsenin ahlak bekçisi olmadan, yetişme şartlarını bilmeden kendi tabularını kısas alarak başkasına olumsuz sözler söylememelidir.
İster çok yakın olsun ister yeni tanışmış olsun var olan bir durum hakkında “şaka” adı altında kırıcı üslup ve davranışta bulunmak sınırları geçmek, haddi aşmaktır.
Bu ve benzeri bir çok konuda yaşamın içinde denk geldiğiniz, benim örneklerle açıklamaya çalıştığım; eminim sizin sayısız defa tanık olduğunuz bu durumların yaşanmaması aslında en başta kişinin kendisini bilmesinden geçer.
Kendini bilen kişi sözlerini düşünür; söyledikten sonra esiri olacağı, farklı algılanmasına sebebiyet vereceği cümleleri kurmaktan sakınır.
Kendini bilen kişi empati kurmayı benimsemiş ve ne olursa olsun karşısındaki kişiyi önce anlamaya çalışan bir düşünce yapısını benimser.
Kendini bilen kişinin tüm meşguliyeti kendisi, işi, duyguları ve hayatıdır; başkalarının ne yaptığı üzerinde fazlaca mesai harcayarak zihnini oraya koşullayarak, olmadık fikirlerin sahibi olup eninde sonunda bunu açığa vuracak olumsuz üslup ve davranıştan kaçınır.
Kendini bilen insan kalp kırmaktan uzak durur.
Bilmediği hiç bir durum, konu hakkında kesin bir bilgi vermez ya da ithamda bulunmaz.
Kişi kendini bilirse, haddiniz aşmaz.
***
“İngiltere kraliçesine dev bir inci hediye edilmiştir. Kraliçe bu incinin delinerek tacına takılmasını istemektedir.
Ancak İngiltere’de ki bütün kuyumcular, “Kusura bakmayın, dünyada tek olan bu inciyi delerken kırıp sebebi olmak istemeyiz.” diyerek inciyi kırmaya yanaşmamışlar.
İnci, Fransa basta olmak üzere pek çok ülkenin kuyumcularına götürülmüş ama hepsi de aynı gerekçeyi ileri sunup inciyi delmeye yanaşmıyorlarmış. Sonra bir deniz subayı İstanbul’da Kapalıçarşı’da yetenekli ustaların olduğunu söylemiş.
Bir heyet hazırlanmış doğruca Kapalıçarşı’ya gönderilmiş. Tercüman, çarşıda köhne bir dükkana sokmuş heyeti. İçeride ak saclı ustaya durum anlatılmış.
Ne çare ki usta diğer meslektaşlarının söylediğinin aynısını söylemiş. Heyet hep birlikte sızlanmaya başlamış. “Kraliçe bizi mahvedecek.” diye.
Usta ekibinin çaresizliğime acımış. “Bakın efendiler, demiş sorumluluk kabul etmem ama bende bir çırak var, belki bu işi o yapabilir. Ama sorumluluğu kabul etmem.”
Heyettekiler çaresiz, “olur” demişler. Usta seslenmiş:
– Oğlum Veli, bir bak hele…
Arkada bulunan perde aralanmış. Elinde bir matkapla 12-13 yasında bir çocuk çıkmış.
Usta:
– Oğlum, demiş, hele şu inciyi bir del.
Bu sözü duyan Veli hiç düşünmeden elindeki matkabı inciye daldırmış. İnci tam ortasından delinmiş. Heyet sevinç içinde ustaya dönmüşler:
– Ya usta bu nasıl iştir, dünyanın en ünlü kuyumcularını yapamadığı bu işi bu çocuk nasıl yapar?
Usta bir heyete bakmış, bir de Veli’ye ve soruyu cevaplamış:
– O haddini bilmez.”
Hayatta nerede durmak gerektiğini, nerede yürümek gerektiğini, hangi sözü nerede söylemek gerektiğini, hatta daha da önemlisi nerede susmak gerektiğini bilmek gerekiyor.
Herkes her şeyi bilebilir, öğrenebilir ama bilmesi gereken en önemli şey haddini bilmektir.
Kimsenin yaşamı başkası için kolayca dile dolanacak, küçümsenecek ve hor görülecek kadar basit değil, yaşanılanları basitleştirmek sadece “Hadsiz” insanların payına düşen ve onları toplum içinde küçük düşüren davranışlardan başka bir şey değildir.
Sınır tanınmaksızın, haddini aşıp sözleri davranışları ile üstünüze gelen insanlara müsaade etmeyin siz kendi sınırlarınızı korumaya devam edin ve gerekiyorsa biraz mesafe koyarak durmaları gerektiği yeri belirginleştirmenizde fayda var.
“Mesafe iyidir, ne haddini aşan, ne de canınızı sıkan olur!”