Bu kelime, bir selamlaşma kelimesinden çok daha fazlası bence. Sabahları birbirimize “Günaydın” diyerek yeni bir başlangıç yapıyoruz aslında. Günün en güzel kelimesi, yepyeni bir başlangıcı müjdeleyen bir anahtar gibi. Dilimizin bu zarif kelimesi, sabah uykudan uyanmanın güzelliğini yaşatır bizlere. Karşımızdaki insanlara bu kelimeyle hitap ederek, pozitif bir enerjiyle güne başlamasını sağlayabilir miyiz? Bence evet!
Güneş yavaş yavaş yükselir ve güzelim sabahın esintileri, ışıkları odamıza dolarken, dışarıdan duyduğumuz her ses, doğanın uyanışını da anlatıyor. Ben, her sabah uyandığımda, hızlı adımlarla işlerine, okullarına koşturan insanların ayak seslerini duyarım önce. Sonrasında benim sevgili bir kuşum var, hep aynı saatte öterek sabahı müjdeler. Sesi çirkin ama bence ötüşünün anlamı büyük. Hepimize sabahın geldiğini bildiriyor dili döndüğünce. Önce güneş, sonra kuşlar ve nihayetinde yavaş yavaş uyanan şehir… İşte “günaydın” böyle başlar.
Her yeni gün ve her doğan güne sağlıkla uyanışın büyük bir armağan olduğunu düşünürüm. Heybemize konan tam 86400 saniyemiz var ve onu nasıl geçireceğimizi bize bildiren de bu sabahları etrafa neşe ile saçtığımız günaydın kelimesi. Çatık kaşlar ve somurtan bir yüzle baştan savma bir günaydın mı sizi mutlu eder yoksa, içten, sıcacık bir gülümseme ve pırıltılı bir ses tonuyla söylenen günaydın mı? Yeni fırsatlara ulaşabilmek, yeni projelere merhaba diyebilmek ve her sabah yeni bir sayfa açabilmek için çevremizdekilerden ışıltılı bir günaydını esirgememek lazım bence.
Günaydın demek, her günün bir hikayesi olduğunu hatırlattığı gibi, gelecekte bizi bekleyen heyecan verici imkanlara da açık olmamız gerektiğini vurgular. Yeni gün, yeni maceralar ve yeni dostluklar… Hayallerimize ve hedeflerimize bir adım daha yaklaşmak için her sabah “Günaydın” demek, kendi potansiyelimizi keşfetme ve geliştirme yolunda da bir adımdır.
Çok yıllar önce bir sabah, sokağa çıktığımda karşılaştığım herkese günaydın demeye başlamıştım. Önce şaşıranlar oldu, ters ters bakanlar oldu, anlam veremeyenler oldu ama ben inatla sürdürdüm bu kelimeyi söylemeyi. Hiç cevap alamadan geçen günlerin sonunda, önce bir kişi, sonra yavaş yavaş diğerleri bana karşılık vermeye başladı. İşte o gün etrafımdaki insanlarla bağlantı zincirim kurulmuştu. Şimdilerde yıllardır sosyal medyada, galiba 2010 yılından beri her sabah bir günaydın mesajı yayınlamaya çalışıyorum. Bunu bana oğlum önermişti ben de sürdürüyorum. Sanki günaydın mesajı yayınlamazsam o gün eksik kalmış gibi geliyor. Her sabah, yeni bir sayfa açmanın zamanı ve önceki günlerin yorgunluğunu geride bırakmak ve yeni başarıların kapılarını aralamak için bir fırsattır diye düşünüyorum.
Her “Günaydın” dediğimizde, aslında çevremizdeki insanlara da bir selam gönderiyoruz. Günün ilk ışıklarıyla birlikte sevdiklerimize, iş arkadaşlarımıza “Günaydın” diyerek, onları düşündüğümüzü ve onlarla birlikte olmaktan mutlu olduğumuzu ifade ediyoruz.
Günaydın dediğimizde, karşımızdaki insanlarda olumlu tek bir düşünce bile yaratabiliyorsak o kişi üzerinde istediğimiz etkiyi yapmış oluyoruz. Aslında karşımızdakine demekteyiz ki; “Bak, ben buradayım, yanındayım, benden yardım alabilirsin, unut geçmişi, sadece yeni güne ve etrafındaki güzelliklere odaklan. Bir mucize yaşıyorsun. Çünkü uyandın, çünkü yaşıyorsun.”
“Günaydın” kelimesi, sadece bir selam değil, aynı zamanda bir umut, bir başlangıç ve yaşam sevinci gibi geliyor bana. Her sabah bu kelimeyi söylediğimde, kendimi doğayla, içsel bir uyanışla ve sevdiklerimle daha da bütünleşmiş hissediyorum. Bu kelime, yaşamın güzelliklerini fark etmek, pozitif enerjiyi davet etmek ve yeni bir günün getirdiği olanaklara açık olmak için muazzam bir fırsat sunuyor. Günün her anının güzel geçmesi için önce başlangıcımızın umut dolu olması gerekmez mi?
Küçücük bir kelimenin sizin üzerinizde ve çevrenizdeki diğer insanlarda yarattığı farkı görmek istiyorsanız, beklemeye gerek yok, yüzünüze güzel bir gülümseme yerleştirip, karşımızdaki insanları tarafımıza çekmek için her sabah “Günaydın” diyerek güne başlamaya var mısınız?