Yaşam boyu kaç mevsim geçti? Kaçıncı mevsimin rüzgarı esti yüreğimizde? Hangi mevsimin yağmuru değdi yüzümüze? Bilmiyoruz! Bilemiyoruz!
Bilmek ister miydik? Bilmek ya da bilmemek değil! Asıl mesele; Yaşayabildik mi yeterince, mevsimi anlayabildik mi? Mevsimi sevebildik mi?
Mevsimlerden kış, aylardan Kasım. Hoş geldin deyip, dururuz… Kışa mı seslenir insan, yoksa Kasım ayının çiseleyen yağmuruna mı? Soğuğa mı aldırış etmez. Yoksa rüzgara mı fısıldar sesini?
Ne kadar çok sorular birikti. Ne kadar çok cevaplar verildi. Hepsi seni bekledi. Hepsi seni özledi. Bir mevsim daha çıkageldin bizlere. Seni hep anlatıyorlar. Seni hep söylüyorlar. Seni hep seviyorlar.
Kasım ayı seni sevmeyen yoktur. Kimi; yağmurun altında ıslanmak, kimi; gökyüzüne başını kaldırıp haykırmak, kimi; rüzgara karşı durmadan yürümek ister… Ömürlük sevmeyi, yüreğinin sesini dinlemeyi, kıymet bilmeyi, huzuru dinginliği hatırlatır. Hayallere dalmayı, denize olta atmayı, martıların güzel sesini, gecenin ayazında aya bakıp, uykuya dalmayı hatırlattın bize.
Yağmur yağdığında toprağa bıraktığın koku ayrı bir güzel gelir, fırtınanın başlangıcında insanın kendini rüzgara teslim etmesi ayrı bir güzel olur senin ayında.
Ne kadar seven bekledi senin gelmeni. Ne kadar özlemiş yağmur seni. dalgalar seni beklemiş kıyıya çarpmak için. Seni beklemiş balıkçılar oltayı denize atmak için. Bir sıcak çayın özlemi gelmiş gecenin ayazında.
Kasım ayı sen ne güzelsin öyle.
Yüreğimize sevgiyi yeniden yeşerttin.
Kasım ayı bir başka yaşanırsın sen. Yaşantımıza güzellik, yüzümüze tebessüm, fikrimize yenilik, hayallerimize yeniden kavuşmayı hatırlatmaya geldin.
Kasım sen bize, yüreğimize, evimize ne güzel girdin. Kaç mevsim seni yaşayacağız? Kaç kere daha sana sesleneceğiz? Kaç ömür seni yüreğimizde taşıyacağız? Hiç bilmiyoruz inan!…
Sen yine hoş geldin Kasım ayı.