Hayat tecrübelerimi sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. 12,5 yıl boyunca bir bankada çalıştım ve şimdi buradan bankada çalışmayı düşünenlere ya da henüz bankacılık mesleğine yeni başlamış olanlara çok çok önemli bilgiler vereceğim. Burada yazılanları okumadan kariyer hayatınızda nasıl bir yol alacağınıza karar vermeyin derim. Tecrübe en iyi öğretmendir.
Bir bankada çalışabileceğiniz üç ana bölüm vardır. 1-Genel Müdürlük 2-Bölge müdürlükleri 3-Şubeler
Öncelikle Genel Müdürlükten bahsedeyim. Devlet bankaları hariç neredeyse tüm bankaların genel müdürlüğü İstanbul’dadır. Genel Müdürlük gerçekten bir bankada çalışabilmek için oldukça uygun bir yer. Burada çalışıyorsanız bir nevi özel sektörün memuru olursunuz. Müşterilerle muhatap olmazsınız ya da bu çok nadir bir durumdur. Giriş çıkış ve yemek saatleri standarttır. Şubelere göre daha düzenli diyebilirim. Yalnız terfi olaylarında genel müdürlükte şubelere göre daha fazla tıkanma yaşanır çünkü banka yeni bir şube açsa terfi bekleyen kişilerin atamasını oraya yapabilir genel müdürlükte ise yeni bir birimin açılması gerekir ve bu da her zaman olmaz.
Bölge müdürlükleri ise işleyiş bakımından genel müdürlüğe benzer ama daha küçüktür.
Şubeler ise çok daha farklıdır çünkü burada müşterilerle yüz göz olursunuz. Şöyle anlatayım müşteri sizden bir şey talep eder siz de bunu genel müdürlüğe ya da bölge müdürlüğüne iletirsiniz. O esnada genel müdürlük ya da bölge müdürlüğündeki kişi daha rahattır çünkü karşısında müşteri yok ama siz direk müşteri ile muhatap olduğunuz için bu süreci daha sıkıntılı bir şekilde yaşarsınız.
Yine şubede çalışan müdürlerin hedefleri vardır ve hedefi tutturamazsa o kişiyi topun ucuna getirebilirler ama genel müdürlükteki bir müdürün hedefi olmadığı için bu açıdan kafası daha rahat olur diyebilirim.
Gelelim bankadaki birimlere. Bir bankada birçok bölüm vardır. Operasyon, teftiş, pazarlama vb. sizin kişisel özellikleriniz hangisi için daha uygunsa onu seçmelisiniz. Örneğin pazarlamacı olacaksanız çok konuşan, yalan söylemeyi iyi beceren, yalaka, yüzsüz, kapıdan kovulsa bacadan giren bir tip olmanız lazım ama yok ben yalan söyleyemem, dürüst çalışırım diyorsanız operasyon ya da teftişi seçmelisiniz. Ha şunu da belirteyim teftiş bölümünde çalışmak kolay değildir, bu bölümün sınavı zordur. Teftişi düşünüyorsanız tam bir inek gibi çalışmalısınız yani sadece günlük yemek ve tuvalet ihtiyacı dışında bankanın teftiş sınavına hazırlanmanız gerekiyor öbür türlü zor. Bir de teftiş için mahkeme duvarı gibi suratınız olmalı ve asosyal olmalısınız öyle değilseniz bile öyleymişsiniz gibi kendinizi göstermelisiniz. Güler yüzlü olmak teftiş birimi için aranan bir özellik değilken pazarlama birimi için sizden güler yüzlü olmanız beklenir. Teftiş ve pazarlama birimlerinde terfiler çabuk gelir. Kısa sürede müdür bile olabilirsiniz ama operasyon biriminde hem terfiler çok geç olur hem de müdür olma şansınız oldukça düşüktür. Hatta hiç yoktur diyebilirim.
Şubelerde ise bireysel pazarlama, ticari pazarlama ve kurumsal pazarlama birimleri ile operasyon birimi vardır. Gelişen teknolojiye paralel olarak artık operasyon birimlerinde çalışan kişi sayısında gözle görülür şekilde azalma var. Bunlar arasında yine terfi aşamasında öncelik kurumsal pazarlamadan başlar. Yani şunu anlamanızı istiyorum bir bankanın amacı para kazanmak dolayısıyla hangi çalışan kendisine en çok parayı kazandırıyorsa tabi ki o elemana öncelik verilecektir. Başka türlü düşünülemez. Siz de bankanın sahibi olsanız aynısını yapacaktınız sonuçta.
Bir bankaya çaycı olarak girip memur olanda var, çağrı merkezinden başlayıp müdürlüğe yükselen de var. Önemli olan sizin bu yönde yapacağınız çalışma ve bu kapıları size açacak fırsatların ortaya çıkması.
Bankada çalışmaya başlamak için onlara CV’nizi yollar, işe alım ilanlarını takip eder ya da bir tanıdık vasıtasıyla başvuru yaparsınız. Banka işe alımda sizi yazılı sınava sokacaktır bunu geçmeniz halinde sizi mülakata alır. Mülakat sınavı daha ziyade sizin kişilik özelliklerinizi tanımaya yöneliktir. Örneğin size şöyle bir soru sorabilirler: ‘’İşten çıktın ve eve geldin ama inanılmaz yorgunsun o esnada arkadaşın aradı ve sana şöyle söyledi: ‘’akşam partiye gidiyoruz, ya da muhabbet gecesine gidiyoruz sen de gelsene’’ buna vereceğin cevap hayır çok yorgunum gelememse bunun anlamı senden pazarlamacı olmaz demektir ama yok ‘’tabi gelirim’’ diyorsan mülakatı yapanlar senin hakkında daha farklı düşünür.
Aslına bakarsanız siz de doğal bir pazarlama yeteneği varsa özel sektörde mutlaka şansınızı denemelisiniz. Hatta kendi işinizi kurmayı da deneyebilirsiniz çünkü hayat bir pazarlama üzerine kuruludur. Pazarlamada başarılı olan hem kendi kuracağı işinde hem de özel sektörde başarılı olacaktır.
Bir de yabancı dil tazminatı var birçok banka çalışanlarına yabancı dil tazminatı verir. Bunun için de YDS, TOEFL vb. sınavlardan alacağınız puanlar esastır. Ne kadar yüksek puan alırsanız dil tazminatınız o kadar çok olur. Asgari ücretin yarısı kadar belki daha da fazla dil tazminatı geliriniz olabilir. Yeter ki siz çalışın ve yüksek puan alın.
Şunu unutmayın sadece bankada değil, başka işlerde de iş arkadaşı demek sizin arkadaşınız demek değildir. İş arkadaşı demek sadece iş akış şemasında sizin yardımlaştığınız kişilerdir. Rekabetin olduğu hiçbir yerde dostluk yoktur. Bankada mesela eğitimler vardır. Bunların en komiklerinden biri de sizin gözünüzü bağlarlar ve birisi sizi merdivenden aşağı indirir amacı iş arkadaşınıza gözü kapalı güvenmenizdir. Tam tersi sen başarılı olmak istiyorsan asıl hiç kimseye güvenme. Ne gözün açık ne de gözün kapalı.
Bankalar Türkiye’deki en kurumsal yerlerdir ve özlük haklarınızı size eksiksiz verirler, özel sağlık sigortası, avantajlı bireysel emeklilik sigortası, giyim yardımı, yol yardımı, bilmem ne yardımı vb. daha birçok özlük hakkı ya da yan gelir diye adlandırdığımız avantajların sahibi olursunuz. Maaş ödemelerinde sorun yaşamazsınız. Demek istediğim ben şahsen sizin bir bankada çalışmanızı tavsiye ederim. En azından Turizm, tekstil ve inşaat sektöründeki gibi sömürülmezsiniz.
Kariyer hedeflerinize ulaşmanız dileğiyle.