Keyfimi kaçıran iki olayı bu Ağustos ayında yaşadım. Yaşandı, bitti, geçmişte kaldı değil mi mantık olarak? Ama “Duygusal Dayanıklılık” olarak bitmemiş ve geçmişte de kalmamış ne yazık ki. Daha yüzleşemediğim için, yüz yüze gelemediğim için, çabuk unutan ve affeden ben, söylenecek sözler hafızamda kalsın diye her gün hatırlıyordum.
Bu nasıl oluyor? Evde, özellikle ev işi yaparken bir yandan kendimi kavga ederken buluyorum. Bu arada geldik Aralık ayına. Tamam artık unutmam diyorum ama öfkemi yenemiyorum bu sefer de. Beynim boş kalmasın diye diziler mi izlemedim, sabahları erken kalkıp bisiklete mi binmedim, seyahate bile çıktım, mutfakta değişik yemeklere kadar denedim. Olmadı olamadı. Hani derler ya kızdığın insanları evinde misafir eder misin? HAYIR. Peki o zaman neden her gün beyninde misafir ediyorsun? Belli ki benim bir dengem bozuldu, bir şeyler oldu bana ve bu durumdan kurtulmam lazım. Hafta sonu Neoskala uygulamasından “Duygusal Dayanıklılık” adı altında konusunda uzman birinden olayın detaylarını dinledim. Dinleyip izledikçe kendime iyi geldiğini hissettim. En önemlisi yalnız olmadığımı gördüm. Biz kırılganlar için gerçekten de bilimsel açıklamaları olan çalışmalar varmış. Hatta bazı insanlar gibi yerlerde de değilmişim. Kendini sevmek ve kendini takdir etmek de gerekiyor. Bütün hayatın boyunca elbette ki takdir edilecek işler yapmış olmalıyız. Değerler diye bir konu var. Bu, kişinin ruhunun parmak izi. Hepimizin değerleri var ve birbirimizden tamamen farklı olduğu gibi aynı olan da var. Hayatta üzerine çok fazla anlam yüklenen şeyler var. Değerler düzgün işliyorsa konfor alanındayız. Biraz denge şaştı mı konfor alanından çıkıyoruz. Değer karşılanmadığında umutsuz ve düşük enerjili oluyoruz. Bu dönemde enerji düşünce, aşağı sarmal diye bir olgu var, ki bu bizi aşağıya çeken, ona kapılıyoruz. Benimde üst üste yediğim iki darbeyle dibin dibine batmışım demek ki. Bu hafta sonu aşağı sarmaldan yukarıya çıkmaya çalıştım. Bir de kuvvet dili var, kendini motive ediyorsun. Bununda tersi kurban dili. Kurban dili nam-ı diğer, “Drama Queen”. Zihne bu negatif hisler yükleyen suçlu kurban dili. Bu arada değişim de stres yapıyor. Direnç gösteriyorsun. Konfor alanından çıkıyorsun. Duygusal dayanıklık testi en çok değişim yaşanılan anlarda ortaya çıkıyormuş. Değişim çoğu kez kişiyi korkuttuğu için böyle anlar duygusal dayanıklıkla ilgili bir sınav gibidir, dedi anlatan kişi.
Değişim güzel belki de. Ama yanında değersizlik, öfke, adaletsizlik getirince konfor alanım daralmış, değerlerim sarsılmış. Kendimi güvensiz ellerde hissetmişim. Biliyorum ki karşımdakilere söyleyeceklerim pek hedefe ulaşmayacak, çünkü herkes kendi anlama kapasitesi kadar. Anlamayacaklarını fark ettim. Ben kendi kendimi boşuna mı üzdüm şimdi? Vardır bir hayır diyoruz ve moralimizi yukarı sarmala doğru çeviriyoruz.
Günün sonunda söylenebilecek bir şarkı varsa o da bana gelsin.
“Bu kızı yeniden büyütmeliyim,”
“Kor ateşlerde yürütmeliyim,”
Bu dersin sonunda en güzeli de;
“Farkındayım farkındayım…”
Sezen Aksu’ya sevgi ve saygılarımla.