Önceden dosta yazılar yazardım dertleşmek için, ferahlamak, selamete ermek, göremediklerimi görmek, bulamadığım çıkışları fark etmek, hislerimi dile getirip şekillendirmek için. Tık nefes olana kadar koşardım ardıma bakmadan, bakmaya gerek duymadan öyle ya dosta koşuyordum gerek yoktu ardını arkasını, ötesini berisini irdelemeye.
O kadar hızlı koşmuşum ki ardından, yanından geçtiğim hiçbir şeyi fark etmemişim bile. Rüzgarın sertliği, taşın ağırlığı, küfenin doluluğu, yüklenmişim hiç sormadan dost adına. Ağır gelmemiş, hüzün çökmemiş yüreğime. Dosta olan inanç böyleymiş demek ki dedim kendime, şaştım şaşırdım, içkin gücüme. İsteyince her şey yapılıyormuş meğer dedim sessizce. Hesabı, kitabı karıştırmadan, hesap nedir yapmadan doru tay gibi çatlayana kadar, kan ter içinde soluk soluğa amansızca sanki yaşama geç kalmışlığı ben tamamlayacakmışım gibi.
Heyyy!!! Kendine gel dedi; yaşam adına tosladığım duvarlar. Dondum kaldım, şaştım, yalın ayak yapıldak diken batsa hissetmeyecek hüzünle çarptığım duvarla yüzleştim. Arkama dönüp bakma cesaretini bulamadım, kendime zayıfmışım anladım. Bir cesaret derin bir nefes aldım yüzeye çıktım, kalbimde ki acı dikeni ellerim titreyerek söküp çıkardım. Kan sızmadı mı, elbette ki kanadı ince ince sıcak sıcak. Bırak aksın dedim kendi kendime, sen cesaret edemedin akmaya, o cesaret etsin sızmaya. Kendime geldikçe arkama bakıp ne yaptım diye düşünme kuvvetini buldum ama aradıklarım onların içinde yoktu. Fedakarlık çoktu, dostu kırmamak adına vazgeçtiklerim haddi aşmıştı. İnce ince eledim, tekrar tekrar gözden geçirdim, kılı kırk yardım, bir konuşup yüzlerce düşündüm, mantığımla konuştum, kalbime sordum ikisi de dut yemiş bülbül gibi sus pus şaşkın kalakalmıştı. Bunlar benim için yabancıydı, kalbime ağır gelmiş, mantığıma uymamıştı, felsefemi yerle bir etmişti.
“Dost bensizmiş, bendeymiş dostluk inancı.”
Mahzun olma kalbim her şey insanlar için biz ölüp ölüp yeniden diriliriz tecrübelerimizden. Yazık değil mi dostluk kavramının içini boşaltmaya. Sakin, sükunet içinde kendine gel. Al kelimelerini eline, bak heybende ne kalmış dünden geriye eksiği tamamlamak adına, ver namlunun ucuna. Ama bu sefer tecrübeyi yanına al öyle devam et ki yeniden üzülmeyesin. Önüne bak, okkalı bir tebessüm yerleştir hüznün yüzüne, içine bir amatist taşı as, bismillah de, yeniden başla.
“Dostluk dediğin güzel bir kitap.
Hava gibi,
Su gibi,
Ekmek gibi,
Vazgeçilmez bir tat.
Sonuna kadar dayanmak şart,
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap,
Sevmediğin sayfaları varsa atla,
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı?”
(Bedri Rahmi Eyüboğlu)
👏👏👏👏 tebrik ederim yine çok güzel yazmışsın anlatmışsın Yasemin hanım
Çok teşekkür ederim beğenen yüreğiniz dert görmesin.😊🌺