Sevgi, insanın iç dünyasında gizli kalmış bir bahçeyi aydınlatan sıcak bir ışık demetidir. Karanlık anların içinde bile umut tohumlarını yeşerten, sessizce fısıldayan bir rüzgâr gibidir.
Sizin ruh dünyanızda parlayacak, akıl dünyanızda belirebilecek unsurlara her zaman ihtiyaç vardır.
Duygusallık acımayı, sevmeyi, şiir yazmayı öğretir, insan olduğumuzu anlatır bize. Esas olan duygusallığımızı istismar etmeden güçlü kalabilmek, dik durabilmek, mantık ve akıl desturunu kaldırıp atmamak gerek. Sevginin en doruk noktasıdır diyebiliriz. Her şeyi sevgiyle yaparız. Sevmezsek yemek bile yiyemeyiz.
İnsan enerjisi Kâlû Belâ’ya kadar ulaşacak bir güçtedir.
Sevmek, bu bahçede çiçekler açtırırken, karanlığı bir nebze olsun hafifleten parıltılardır.
Aşk ise, tarifinin ötesinde, kalplerde şimşekler çaktıran bir kuvvet. Kaç volt elektrikle çalıştığını bilemediğimiz bu büyülü güç, zamanı ve mekânı aşan depreşimler meydana getirir. İki insan arasındaki bu sarsıcı etkileşim evrensel bir dansın ritmini oluşturur.
Ben ve sen, birlikte bize dönüşürken, bu dans bazen hırçın türkülerin, bazen de hüzünlü nostaljik şarkıların eşliğinde sürer.
Bazen coşku dolu bir vals, bazen hüzünlü bir tango… Her nota, her melodi, ruhumuzun derinliklerine işler.
Bizi meydana getiren bu müzik, hayatın kendisine eşlik eder. Günlük telaşlar arasında bile, bu melodi kalbimizde yankılanır.
Bu sesler, bizim sessiz anlaşmalarımız, gizli dilimizdir. Her bir ses dalgası sevginin ve aşkın evrensel mesajını taşır.
Bu yolculukta sevginin ışıkları bizleri aydınlatır, aşkın elektriği bizi canlı tutar. İki insan arasında kurulan bu sıra dışı bağ, hayatın en güzel melodilerini çalar. Ve biz bu müziğin eşliğinde, kendi hikayemizi yazarız. Her adım, her vals dönüşü, bu büyülü hikayenin bir parçası olur.
Sevgiyle, aşkla, tutkuyla…
İçimde iniş ve çıkışların bilinmez heyecanı,
Kim diyebilir hayata sukut eder bu fecrani,
Başımda akşamları yıldızlar dans ediyor,
İçimde gri bulutlar, gözlerimde deniz oluyor.
Duygular o iniş ve çıkışlarda beynimi baskılıyor,
Bir sultan kalbime bağdaş kurup oturuyor,
Zil-zurna sarhoş edasıyla zihnin koridorları,
Hayatı bu kadar çok renklendiren nedir, korkuyorum…
Yolunuz gül renginde, gül kokusunda olsun her daim.
Hoşça kalın.