“Cemiyet kendisine benzemeyen bir çocuk doğurduğu zaman onu beşiğinde boğmaya kalkar.” (Cemil Meriç)
Ne kadar da benzer yüzler, benzer fikirler, yorumlar ve benzer zevkler değil mi?
Herkesin aynılaştığı, birbirini taklit eden kopyalayan düşünceler, eylemler, tercihler. Günün modası diye peşinden koştuklarımız, herkes beğendiği için beğendiklerimiz, ”trend” olduğu için satın aldıklarımız, okuduklarımız izlediklerimiz, takip ettiklerimiz ve daha fazlası…
Toplum mühendisliği bir çatlak ses çıkmasın diye tüm argümanlarıyla müthiş bir dayatma halinde “ayak uydur, kabul gör” mesajı veriyor adeta.
Fikir dünyamızda da durum çok farklı değil. Kabul görmüş düşüncelerin dışına çıktığınızda “aykırı” olmakla suçlanıp reddediliyoruz. Bu reddedilme korkusu bir birey olduğumuzu unutturup; topluma dahil olmanın ötesinde, topluma ait olmaya evriliyor. Ve bu uyumu tam manasıyla sağladığımızda ise artık biz “ biz “olmuyor, sadece “diğerlerinden biri” haline geliyoruz. İşte o diğerlerinden biri olmayı reddettiğiniz zaman da, Cemil Meriç’in söylediği gibi toplum sizi boğmaya başlıyor. Artık birileri için; aykırı, isyankar, bastırılması ve susturulması gereken tehlikelere dönüşüyoruz! Farklılıkları dillendirmeye başladığınızda yada farklılığınıza sahip çıkmaya başladığınızda; en iyi ihtimalle ya görmezden gelinerek cezalandırılacaksınız, ya tamamen dışlanacaksınız.
İnsanın gitgide kendinden uzaklaşması, içsel boşlukları, tutunamayışlarını da bu bağlamda anlamaya çalışıyorum. Uyum sağlamaya zorladığı benliğinin hata vermesi gibi..
“…ve ben de etrafımdakilere benzeyecektim. Muhakkak benzemeliydim. Benzemesem yaşamak çok güçtü.” diyen Ahmet Hamdi’nin kast ettiği; uyum sağlamanın farklı olmaktan çok daha kolay, konforlu ve çok daha kestirme bir yol olduğu gerçeğiydi, kim bilir…
Sosyal reddedilme korkusuyla; ertelediği, sesini yükseltemediği, sahip çıkamadığı her şey, insanın ruhunda ağır bir yüke dönüşüyor. İnsan; kendini gerçekleştirme yolculuğunda ne kadar kendi kalabiliyor ya da ne kadar kendi olabiliyor?
Mahallenin delisi olmakla mahallenin velisi olmak(!) arasında nerde duracağını şaşırmışlar için ne söylesek biraz eksik kalacak olsa da;
“Bir yere uyum sağlamamız, oraya ait olduğumuz anlamına gelmez.” cümlesi bir nebze teselli ediyor.
Sevgili Okur; belki de gerçekte ait olduğumuz yeri hiç bulamayalım diye “topluma uyum” diye bir şey uydurmuşlardır.