Acıyı bilir misin? Nereden bileceksin ki acıyı, acıyı çekenleri sen keyfine bak!… Acının derdinden acılının derdinden ne anlayacaksın ki? Yanı başındaki acıyı göremeyen, hissedemeyen uzaktaki acıyı nasıl hissetsin?
Hayatın acılarıyla insanların verdiği acılarla zorlukların gerektirdiği, getirdiği acılarla, acılarını acılarına acı katarsın… Hayatın acılarıyla boğuşurken yeni acılarla baş başa kalırsın. Acıyı sen mi yoracaksın belli değil yoksa o mu seni yoracak? Sen mi onu yoğuracaksın yoksa o mu seni yoğuracak belli değil…
Acının dünyadaki örneği hayatımıza görünüyor “Acıların Çocuğu” derler ama acıların çocuklarını geçtik acıların insanları olduk… Acılar insanı olgunlaştırır derler ama gelin görün ki acıyı nasıl çekeceğini bilemiyorsun artık olgunlaştırır mı? Olgunlaştıramaz mı ? Bilemiyoruz ama görünen bir şey var ki acıyı yaşamak acıyı çekmek, acı duymak acınmak gerçekten daha acı…
Herkesin hayatında acı duyduğu karnının acıdığı kalbinin acıdığı beyninin acıdığı acıklı durumları oluşmuştur, oluşmaya devam etmiştir ve devam edecektir de ama bu acılarla başa çıkabilmek gerçekten çok zormuş. Acılarla yoğrulmuş bir hayatı, acılarla dolu bir hayatı nasıl anlatabiliriz ki? Daha doğduğumuzdan beri acıların içindeyiz, acılarla yaşıyoruz, acılarla kalkıyoruz, acılarla yatıyoruz…
Bunları söylerken kimsenin bize acınmasını üzülmesini de istemiyorum. Bırakın beni acılarımla baş başa kalayım, acıların içinde yaşayayım, acılarımı içimde yaşayayım, acılarımla baş başa kalayım. Hayatı acılarla yoğrulmuş bir insan ne yapar? Tabii ki de acı yazar, acı okur, acılı düşünür ve acıyla yaşayacaktır. Başka da elinden bir şey gelmez, gelemez artık…
Hayatımızda acının olmadığı veya daha az olduğu günlerin gelmesi dileğiyle… Zorlukların üstesinden gelebilme gücü ve kuvvetini kazanabilme ümidini diri tutabilmemiz zor olduğu hâlde başarmamız temennisiyle… İyi günler dilerim.