Mutlu bir haber aldığımızda ya da sevince boğulduğumuz anlarda sevdiklerimize sımsıkı sarılmak, bu güzelliği onlarla paylaşmak isteriz. Bugün de gökyüzü ve aldığım haberler sıkışmışlığın ve çaresizliğin artık geride kaldığını muştuluyor adeta. Toprağın kokusu, kuşların coşkulu devinimi, çocukların umutla gökyüzüne bakması, çiçeklerin, ağaçların yeniden can bulması, karlı günlerin ardından maviliğini keşfeden sımsıcak gökyüzü, birbirine parkta sımsıkı sarılan insanlar…
Ben bütün bunları görünce hayatın bütün dayanılmazlıklarına rağmen yaşanası bir yer olduğuna, çocukların umut dolu gözlerinin içine, birbirini seven iki insanın yaptıkları muzip şakaları görünce anlıyorum. Zafer kazanmış gibi haykırmak, şehrin dar sokaklarını genişletmek için çırpınan boğazımı durduramıyorum. Artık umut dolu günler her daim yanımızda, sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda. Bu sabah bunları düşünürken aklıma birçok isim takıldı. Bahar, Umut, Mutlu, Melisa, Lale, Gül…
Bunların bütünü bahar mevsimini ve mutluluğu çağrıştırıyor bence. Birkaç gün önceki umutsuzluğun ve donukluğun zerresini hissetmiyorum. Sanki hayattan kopmuş ve her şeyden umudumu kesmiştim. Ta ki düne kadar başımı rahatça yastığa koyup bir rüya görmeyi diledim içimden.
Yavaşça gözlerimi kapadım en büyük mutluluğumla. Rüyamda, sahilde yürüyüş yapıp eve dönmeye çalışırken birdenbire gökyüzü bisikletiyle bulutlara doğru seyahat ediyorum, üstelik kulağımda en sevdiğim müziğin ritmini hissedip havalara uçurtan bir kulaklıkla. Simitçiler, gazozcular boğaza karşı göbek atarak kutlarken bu zaferi, ben gökyüzünden aşağı inerek eşlik ediyorum onlara. Benim yaşımda bir genç çiftçimizi görüyorum, kız sevgilisine evlenme teklifi ederken gökyüzü bisikletiyle onlara havadan yaşları kadar karanfil fırlatıyorum, belki talih kuşu onların da başına konar. Sonra oğluna balon almaya parası yetmeyen bir annenin çığlıklarını duyunca dayanamıyorum, gökyüzünden bulutları balon şekline getirip onların üstüne yağdırıyorum, öyle çok balon yeryüzüne iniyor ki, tüm şehrin çocukları ellerinde balonlarla havalara uçarcasına koşturuyor. Sonra yaşlı bir amcayı görüyorum tekerlekli sandalye alacak parası yok, sanki elindeki bastonlarla idare etmeye çalışsa da bastonlar emekliye ayrılmış gibi birden içimden bir tekerlekli sandalye diliyorum ve yeryüzüne gıcır gıcır bir sandalye iniyor, yaşlı amca sevdiği birine kavuşmuş gibi binlerce dua ediyor Allah’a. Son dileklerimi gerçekleştirmem gerek, zira zamanım dolmak üzere, gökyüzünde biraz daha ilerleyip aşağı bakınca bir ana caddeye bağlı okulun önünde lise çağlarında mendil satıp dilenen ve okulda teneffüs vakti olunca arkadaşlarıyla eğlenerek oynayan çocuklara imrenerek bakan bir kız çocuğunu görüyorum. Bu defa çok yalvarıyorum, onun yanına inip tüm istediği şeyleri son dilek hakkımı kullanarak dilemeyi. Hemen yanında bitiveriyorum en güzel kıyafetimle, en özel gülümsememle. Kendisi beni görünce önce bir korku sarıyor içini, sanki birine yakalanmış gibi. Ama yanına yaklaşıp karanfil buketini uzatınca içini bir mutluluk kaplıyor, sormayın gitsin. Bana sarılarak binlerce teşekkür ediyor gökyüzünü. Ona en çok istediği şeyi yanına gidince soruyorum, o da kocaman bir bisiklet istiyorum diyor, adını bahar koyalım amca. Birdenbire içinde binlerce çiçekten tutun okul malzemelerine ve oyuncağa varıncaya değin rengarenk bir bisiklet indi yeryüzüne. Sonra ismini kulağıma fısıldadı ve kardeşi yanına gelerek gözlerine inanamadı, ikisine de sımsıkı sarılarak önümde duran gökyüzü bisikletini de kardeşi Umut’a vererek:
– Ablan gibi hayatın hep baharları karşılasın. Yaptığın her şey umutla dolsun.
İşte rüyamda gördüğüm Umut ve Baharın hikayesi böyleydi dostlar. İleride bebek haberi alırsanız bu isimleri de verebilirsiniz güzel talihli çocuklar için belki . Kulaklığımda çalan müziğin sesiyle yerimden fırlayıp baharın getirdiği umut dolu bir güne uyanmanın mutluluğuyla gözlerimi açtım.
Ne diyordu şarkıda:
“Çocuklar inanın inanın çocuklar,
Güzel günler göreceğiz güneşli günler,
Motorları maviliklere süreceğiz,
Güzel günler göreceğiz güneşli günler.”