Sınıfta kaldık yine iyi mi? İnsanlıktan, kardeşlikten, komşuluktan, arkadaşlıktan… Geçen ayın muhasebesini yaptığımız zaman ileriye doğru atılmış her hangi bir adımı görememiş olmak bu tekrarlanan girdabın en acı yönü belki de…
Her zaman isyan ettiğim fanatizm hastalığının gün geçtikçe yayılıyor olması o kadar acı bir durum ki. Çok kolay bir şekilde kendimize saf bulup karşı tarafa cephemizi alabiliyoruz. Tıpkı rahmetli Kemal Sunal’ın Yeşil Vadi meselesi gibi, Telli Oğulları ve Sefer Oğulları…
Neymiş efendim muhtar adayı Recep’in adamları, muhtar adayı Hamza’nın adamlarıyla (isimler temsili) karşı karşıya geldiler… Ortalık kan gölü… Başkan adayı Akif’in destekçileri ile Turgut Beyin destekçilerinin (İsimler temsili) sokak kavgaları. Bu kavga edenler aynı otobüse binen, aynı camide saf tutan, aynı bakkaldan ekmek alan vatandaşlar bu arada. Ne değişti? Fikirler zıt olunca düşmanlık mı peyda oldu?
Gel gelelim şekli aynı rengi farklı diğer meseleye; futbol dünyasında karşı karşıya gelen iki rakibin müsabakasında futboldan çok kavgaların konuşulduğu o olaylı maça… Sahaya inenler ile sahadakilerin kavgası… Futbol bir zevk oyunu değil miydi? İyi oynayanın kazandığı kaybedenin ise alkış tutması gereken iki basit kuralı olan bir oyun… Genlerimizde olan fanatizm hastalığı burada da başımıza dert oldu maalesef. Şunu unutmayalım bizim kavgamız yine bizimle felsefesi, bizleri daha çok geriye götürecektir. Hele hele birlik olmaktan başka çaremizin olmadığı bu manidar yüz yılda, kendi topuğumuza dayadığımız silahı ateşledik haberimiz yok….
Fanatizm zarardır, fanatizm kayıptır, fanatizm hastalıktır… Uyuşturucu etkisi vardır aslında. Ne yaptığını bilemez mütalaası. Ne diyelim ki Yine sınıfta kaldık, yani sınıf tekrarı… Desenize yine bekleyeceğiz güneşi bulutların arkasında saklı bir başka baharı…