Yazmak da mevsimlere ait gibi,
Yaşamak gibi yazmak,
Bir kalemi tutmak, sıkıca tutmak
Bir derdi saatlerce düşünmek aslında.
Yangınlara ait gibi yazmak,
Ya da yangınların arasından çıkmak gibi.
Kurak bir çölde bir yudum su bulmak gibi.
Yazmak da mevsimlere ait gibi,
Bahar gelince yazasım gelmez çoğu zaman,
Elimdeki kalemi rüzgar uçurur,
Halbuki kafam da çokça ağır bu sıralar.
Dökülmek için can atıyor sözcükler,
Yazmaktan da yorulurmuş insan anlaşılmayınca.
Ne zaman elime kalemi alsam aslında konuşamadığım şeyleri edinselleştirdiğimi fark ederim. Olayı direkt anlatmam belki ama bir şiirde çiçek yapraksız olur mesela ya da hava bulutlu… Bazen bir çocuğu ağlatırım bazen de bir uçurtma uçururum. Hisler bazen ‘üzgünüm, mutluyum..’ demekle çözülmüyor. İnsanları tanımaktansa anlamayı çok daha severim. Yaşadığım her şeye bir anlam bulmayı, kaderin güzel yanlarına bağlamayı severim. Yaşamak, aslında anlamlandırma çabasından başka hiçbir şey değil.
Bu sıralar en son ne zaman bir şeyler yazdım bilmiyorum. Aslında biraz da kendimi test etmiş bulundum. Yazmadığım zaman boyunca günden güne içimle savaştığımı ve eski neşemi kaybettiğimi fark ettim. Aylar sonra ilk uzun ve düzgün yazımı buraya yazdım. Doğrusunu söylemek gerekirse insan yazmadıkça önceden neyi nasıl yazdığına şaşırır oluyor. İki kelime bulayım da birleştireyim, söze başlayayım diye epey bir bekliyor. Benim içimde tonla birikmiş şey var aslında. O yüzden yazmak hiç olmadığı kadar zorluyor beni artık. Belki de yazmamak da biriktiriyor her şeyi. Bu bitmek bilmeyen bir döngü. Bir kere yazadursun insan bir daha kopamıyor. İçine sürükleyen bir hayal alemi bu iş. Akıllı insan işi mi bilmiyorum. Bildiğim ve emin olduğum tek şey şiir yazmak akılsız insan işi… Zaten dünyada akılla yaşanacak bir yer değil.