Her yağmur veya her gözyaşı hüznün habercisi değildir. Kimisi de umudun yeşermesidir. Her yağmurdan sonra nasıl açıyorsa gökkuşağı, öyle açmalı içimizde umut.
Hala nefes alıyorsak bir ihtimal daha vardır her zaman. Her gecenin bir sabahı olduğu gibi umut vardır yine.
Belki beklenildiği gibi olmaz ama o da kısmet işte. Yine de yakınızdır mutluluğa, biliriz. Her biten şey gibi bir de yeni başlayan olacaktır. Çiçeklerin dökülmesi hazandan değildir belki sadece doğanın hükmüdür, meyve bağlama zamanı gelmiştir belki…
“İnsanı gam yıkar.” derler ya hani, umutsuzluk çürütür insanın içini. Bir gün açacak bahçemiz diyemedikten sonra neye yarar ki olmuş olmak?
Elbette ki her durumun bir vahameti var. Önemli olan bu vahimliği en düşük seviyeye indirgemek.
Hiçbir acı sonsuza kadar sürmez veya her an mutlu olmak da bir ütopyadır bilmek gerekir.
Hayat iniş ve çıkışları olan uzun bir yol değil midir ki, her zaman bir an, bir anı tutmaz.
Belki de hayatı değerli kılan da bu önüdür. Bir şeylerin farkına varmak ve değerini bilmek için gereklidir belki de bu inişler çıkışlar.
En kötü durumda bile insanın içinde ufak da olsa bir umut olur. Yeter ki inanabilsin insan mucizelere.
Zaten en zor zamanda gelen güzellikler değil midir bizi asıl mutlu eden ve rahatlatan?
Nesiller her zaman daha iyi nasıl hissedilir, nasıl motive olunur araştırmışlardır. Belki de ruhun terbiyesidir kendini telkin etmek. Ruhunuzu telkin ettiğinizde bir süre sonra içinizde kötü duygu kalmıyor çünkü.
Kendinizi iyi hissettiğinizde de açılıyor yollarınız. Çünkü duygular, davranışları da etkiler. Bunun içinde önce davranışsal olarak değişim gerekir ki bir sürü kişisel gelişimci yanılıyor olamaz.
İnsanın kendini değiştirmesi için de biraz çaba sarf etmesi gerekir. Bir tohumsanız, asıl olmanız gereken kişiye dönüşmeniz için elbette ki bir olgunlaşma süreci geçecektir, sancılı veya değil.
Güzel şeyler zaman alabilir ya da ortaya çıkmaları için uygun ortam bekleniyor olabilir. Umut olduğu sürece de güzellikleri karşılamak için hazır olunmuş olur.
Hayat her zaman renk demeti sunmaz insana, arada griler de olur ama yine de yaşamaya değer denilebilecek bir sürü neden bulunabilir.
İnsanlık var olduğu sürece ne hüzün ebedi ne de umut. İkisi her daim bir dengede olacaktır.
Her yağmurdan sonra nasıl yeşerirse ortalık, öyle yeşerir yine umut da her düzün sonrası.