Karen Horney psikanalitik yaklaşım temsilcilerindendir ancak Sigmund Freud gibi insan davranışlarını içgüdülerle, saldırganlıkla ve cinsellikle açıklamaz. Horney insan davranışlarını daha çok bireyin yaşadığı aile içerisinde oluşan aksaklıkların bir sonucuyla meydana geldiğini savunmaktadır. Nevrotiklik Teorisi olarak oluşturduğu kuramında insan davranışları şekillendirenin aslında bireyin duygusal ihtiyaçlarıdır ve en temel duygusal ihtiyaç güvendir. Güven duygusunun çocukluk yıllarında aile tarafından doyurulmasına vurgu yapar ve eğer duygusal ihtiyaçlar doyurulmazsa bireyde nevrozlar oluşur, başka bir ifadeyle kişilik bozukluklarını kendini göstermeye başlar.
Sevgi ihtiyacı karşılanmayan çocuklarda temel düşmanlık ve temel kaygı oluşur ve bir döngü halinde devam eder. Temel kaygıyla başa çıkmak için üç tarz müdahale yöntemi tanımlanmıştır:
- İnsanlara yönelme,
- İnsanlara karşı olma,
- İnsanlardan uzaklaşma.
Bu belirtilen müdahalelerden sadece birine aşırı bağlanma ve aşırı kullanım bireyde nevroza neden olabilmektedir. İnsanlara yönelen bireylerde sevilme, beğenilme, onaylanma ihtiyacı oluşabilmektedir. İnsanlara karşı olan bireyler saldırganca davranma, düşmanlık, çıkarcı, başkalarını kullanma eğiliminde olabilirler. Son olarak İnsanlardan uzaklaşma yalnız olmayı seçerler ve bağımsız tiplerdir diyebiliriz.
Temel olarak Nevrotiklik Teorisinin bazı kavramları açıkladık, genel bir çerçevede bireyin kendi hayatına tarayıcı bir gözlükle baksa kendini nasıl değerlendirir? Anne ve babasıyla olan ilişkisini nasıl değerlendirir? Güven ortamında değer verilen bir çocuk muydunuz? Sevilme, onaylanma ihtiyaçlarınız karşılandı mı? Yoksa bahsettiğimiz kuramda geçen “ebeveynlerin çocuklarını sevme becesizsizliği”nin mağduru musunuz?
İnsan sevilme, ait olma ihtiyacını farklı şekilde gösterebilir, bu illaki insanlarla iç içe olacak veya saldırganca davranacak veya uzaklaşacak anlamına gelmez. Sağlıklı bir birey bu üç müdahaleyi de uygun durumlarda kullanır. Ancak tek bir yöntem bireyde problemlere kapı aralar. Öncelikle birey kendini tanıma yolculuğuna çıkmalıdır. Kendini tanımalı, kendini kabul edebilmelidir. Kendine acımasızca yaklaşmamalı, merhamet etmeli, kendini aşağılayıcı düşünce ve içsel konuşmalar yerine olumlu benlik saygısı geliştirici, kabul edici içsel konuşmalara başvurmalıdır. Kendine zarar verici, öz yıkıma sürükleyici davranışlar yıkıcıdır.
Gerçek benliğinden utanma, kendinden uzaklaşma, kendinden nefret ve kabul edilmeme görülebilir. Bireyin kendini tanıdıkça sevmeyi de öğrenme becerisi kazanması gerekir. Kendini sevilmeye değer görmeli, kendi dair bilişsel yapılarını yenilenmelidir. Bu yıkıcı yapılar değiştikçe birey kendini kabul etmeye başlanacaktır. Kendini kabul eden birey daha uyumlu ve sağlıklı ilişkiler kuracaktır.