Yaklaşık 9 aydır dünya olarak insanlık tarihinin en dehşet, en insanlık dışı zaman dilimlerinin olduğu dönemlerden birini yaşıyoruz. Geçmiş zamanlarda da çok büyük soykırımlar ve katliamlar oldu, tarihte ya da meclislerdeki sohbetlerde bunlardan hep bahsedile geldi fakat ilk defa bu kadarına şahitlik ediyoruz. Bunda sosyal medyanın etkisi çok büyük.
Önceki zamanlarda katliam haberlerini yalnızca televizyon ve radyodan öğreniyorduk. Onlar da belli bir süre ve belli kısmını veriyorlardı ki hâlâ öyle. Fakat internet ve sosyal medyada yapılan vahşeti en ince ayrıntılarına kadar görebiliyoruz. Her gün: “Bu kadar da olmaz, yok bu şaka ya da film seti olmalı” cümlelerini kursak da her gün dehşetin, zalimliğin katlanarak arttığına ne yazık ki şahitlik ediyoruz. İnsanların (!) insanlara yaptıklarını ve bunları inançları gereği yapmalarını ne zihnimiz, ne kalbimiz ne de vicdanımız kabul edebiliyor. Paramparça olmuş bedenler.. yeni doğmuş ya da annesinin karnında şehit edilmiş bebekler.. köpeklere saldırtılan yaşlılar.. tecavüz edilip şehit edilen kadınlar ve daha yüzlercesi…
Bunları izlerken de her seferinde gözlerim doluyor mu, kalbim acıyor mu, üzülüyor muyum diye de kendimi sorguluyorum ve çok şükür ki hep öyle oluyor. Gazze halkı çetin bir imtihana tutulurken bizler de bu şekilde imtihana tutuluyoruz. Kardeşlerimize dualarımızda ne kadar yer veriyoruz, maddi olarak yardım yapabiliyor muyuz, vahşet görüntülerine ne tepki veriyoruz. Aktivist olarak eylemlerde bulunabiliyor muyuz! Bunları yapabilmeyi Rabbim bana nasip ettiği için şükrediyorum, vicdanımın ölmediğini görüp mutlu oluyorum.
Dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını biliyoruz. Şuan dünyada yalnızca iki tür insan var; vicdanlı merhametli insanlar ve vicdansız ya da vicdanını susturmaya çalışan, merhametsiz insanlar..
Diğer yazılarımda da her seferinde belirttiğim gibi, Allah-u Azimüşşân insanlığı çok büyük bir uyanışa sevk etti Gazze ile. Dünyanın bir çok ülkesinde yüzbinler belki artık milyonlar İslamiyet’in ne demek olduğunu anladı ve Müslüman oldu, kitleler halinde de olmaya devam ediyorlar. Müslüman olmasalar dahi vicdanlı ve merhametli oldukları, insan oldukları için aksiyona geçen insanların sayısı da oldukça fazla. Hatta İsrailli ve Yahudi olup da vicdanlı olanları da görüyoruz.
Bu meselenin artık milliyet üstü, dinler üstü bir mesele olmadığı aşikâr. Evet, öncelikle tabii ki Müslüman kardeşlerimiz oldukları için, Kudüs bizim için kutsal olduğundan bu derdimiz, üzüntümüz fakat dünyanın her neresinde olursa olsun bu soykırıma tepki vermek bir insanlık, insan olabilmek meselesidir.
Dünyadaki insanların insani tepkiler verdiklerini ve İslam’a geçtiklerini görmek bu dehşetin içinde yüreğimize su serpiyor fakat ülkemizin insanı olup, Müslüman olduğunu söyleyen şahısların boykotu hiç önemsemediklerini, dünya ayağa kalkmışken bunun bir Arap meselesi olduğunu söylemeleri, Kudüs’ün ne demek olduğunu bilmemeleri ya da işlerine gelmemesi, vicdanlarını susturmak için öldürülen bebeklere bakmamaları, görmezden gelmeleri ya da daha fazla kahve keyfi yapmaları hatta sosyal medyada engellemeleri, takipten çıkmaları insanı şaşırtıyor. Sonra bunun bir iman meselesi, Allah’ın lütfu olduğunu düşününce de nasipsiz olduklarını düşünüp açıyoruz, nasiplenmeleri için de dua ediyoruz.
Allah-ü Teâlâ ölene kadar merhametten, vicdan sahibi olmaktan ve cihad etmekten bizleri ayırmasın İnşAllah..