Gök maviydi, deniz mavi, tabiat yemyeşil ve kumsaldı sahil. Dalgalar, ah! O kendi öfkesinde kendini kaybetmiş dalgalar, ölüm kusuyordu sanki. Çok tehditkâr bir fırtına kopuyordu ve dalgalar üzerime üzerime bir düşmana saldırırcasına geliyordu. Bense yalınayak kumsalda sahili geziyordum yalnızlığımla. Bir rüzgâr esiyor, beni sağa sola savururken düşmemek için direniyordum. Zor karşı koyuyordum direncine, yenilir gibi bir düşmana, ramak kalıyordu mağlup olmaya ama tam o anda kendime gelip direniyordum şiddetli rüzgâra.
Ve yürüyordum sahilde, o kumsalda. Bazen her şeyi unutup kendimden geçiyordum yürürken. İnsan kendinden geçince zayıf düşüyordu hayatta. Çünkü tam düşecekken beni kendime getirmek için tokatlıyordu o şiddetli fırtına. Ve güçlenip direniyordum o anda. Düşmemek için o sahildeki kumsala. Bilmiyorum neden? Hava güzeldi diye çıkmıştım doğaya, sahile, dışarıya. Ama ne olduysa bir anda. Hava bozuldu, fırtına koptu, deniz köpürdü ve dalgalar öfke kustu o anda. Sanki bugün tabiat kızgındı bana. Bozuk atıyordu ve beni huzursuzluğa satıyordu. Kaç kez düşündüm? Kaç kez aradım, yordum kafamı? Ama yok işte, sebebini veya suçumu bulamadım. Veya kaçırmıştım, bir şeyleri gözümden. Ve yürümeye devam ettim yine düşüncelerle. Alıyordu üzerimdeki bütün elektrikleri sahildeki kumlar. Her ne kadar hava bozuk olsa da huzur veriyordu sahilde yürümek bana. Yürüyordum hesapsızca, kitapsızca, ne kadar yürüdüğümü bilmeden, yorulmadan, bıkmadan. Yürürken kendimden geçtiğim bir anda yine fırtına beni tokatlayıp kendime getirdi tam zayıf düştüğüm anda. Ve irkilip direnerek kendime geldim. Bir baktım ileriye, bir de ne göreyim? Biraz ileride kumlardan denize doğru yürüyen kaplumbağalar. Yürüdüm onlara doğru, onlar da denize doğru. Yaklaştıkça kaçar gibi hızlanıyordu denize doğru. Bir tanesini yakalamaya çalışırken durdu ve başını kabuğuna çekip öylece bekledi. Çünkü korkmuştu. Korku olmazsa hiçbir canlı kendini dış tehlikelerden koruyamaz, savunmaya geçemez ve hayatta düşman görünen hiçbir şeye karşı savaş stratejisi geliştiremez. Kaplumbağaların kabuğu, kaplumbağanın herhangi bir tehlike anında veya zarar göreceğini düşündüğü anda kendini korumak ve savunmak için sığındığı kalkan, güç ve kalesiydi. O anda beni bir tehlike veya zarar vereceği bir düşman olarak gördüğü için kendini kabuğuna çekip korunmaya almıştı. Ben bekledikçe o da sabit halinde bekledi. Ben de sert kabuğunda elimi gezdirerek biraz bekledim. Gerçekten çok sert bir kabuğu vardı. Çelikten bir kalkandı sanki. Beklerken düşüncelere daldım, hayret ettim; kaplumbağanın yapısına, davranışına ve akıllıca kendini korumaya almasına. Sonra hayatı düşündüm; canlı ve cansız varlıkları. Sonra dedim ki:
“Hayat bir savaş, herkes potansiyel birer düşman, çok azı dost ama dosttan da şüpheliyim. Dost dediğin, ne malum ki; yarın karşında seninle savaşan bir düşman olamayacağını? Bu nedenle insanı savaşçı yapan bir güç vardır. O güç; senin korkularındır. Korkular seni savunmaya ve korumaya almaya çalışarak seni hayatta savaşçı yapar. Savaş stratejileri geliştirmene yardımcı oluyor demek ki. Hayret! Kaplumbağaların kabuğunun renk ve desenleri bile savaşçı askerlerin kamuflajlarıyla aynı desen ve renkte. Muhteşem ilahi bir sanat. Bunun hikmeti ancak Allah’ın katında bilinir.” diye dalmıştım düşüncelere.
Sonra yine fırtına tokadını yapıştırarak beni silkeleyerek kendime getirdi. Kaplumbağa, içinde duyduğu korku sayesinde hâlâ yerinde duruyordu. Kalktım ve biraz yürüdüm, uzaklaştım sonra durup arkama kaplumbağaya baktım. Başını çıkartmış ve hızlıca denize koşuyordu. Çünkü beni bir tehlike, düşman ve zarar verebilecek biri olarak görmüştü. Kendini güvende hissettiği an kaçıyordu denize doğru. Bu olaydan sonra anladım ki; korkularımız, bizim gücümüz, savunmamız, bizi koruyan kollayan silahımız, bize tehlikelerden haber veren, yol gösteren rehberimizdir. Korkularımız, bizi hayat savaşında eğiten ve bizi iyi bir savaşçı yapan öğretmenimizdir. Korkularımızı eksiklik olarak görürsek iyi bir savaşçı olamayız. Onlar bizim en güçlü donanmamız, silahımızdır. Silahımız olmadan hayat savaşında başarılı olamayız. Bu nedenle korkularınızı asla küçümsemeyin! Korkularınızı küçümsediğiniz an, hayat sizi küçümseyerek maskara yapar.
İyi okumalar dilerim…
Muazzam derinlikte bir yazım olmuş. Yüreğinize kaleminize hürmetler değerli kalemdaşım…
Eyvallah sağolun varolun kalemdaşım. Yüreğinize gönlünüze sağlık 🙏🙏