Yağmur, şehrin sokaklarını ıslatırken, sokaklara değil üstüme yağıyordu. Hüzünlenerek, o yârin gözlerinden düşen damlalardı sanki yakıyordu yüreğimi serinletmesi gerekirken. Ben pencerenin önünde durup dışarıyı izliyordum. Aşkla olmuştum ıslak, sırılsıklam. Kalbim, yağmur damlaları hızla camlara değerken hızla atıyordu. Her damlası, içindeki aşkın yoğunluğunu ve derinliğini simgeliyordu adeta. Gözlerim, uzaklarda bir yerde kaybolmuştu; sevdiğim kadını düşünüyordum.
Hasretin acısı, beni baygın ve ağır yaralı hale getirmişti. Sevdiğim kadından ayrı kalmak, ruhumda derin izler bırakmıştı. Her gün, her saat, her dakika, onu düşünmekten kendimi alamıyordum. Hasret, içimi kemiriyor, beni zayıf düşüreceğine daha sağlam yapıyordu. Sadece şaşkındım!
O gün, uzun süre yağan yağmurun durmasını beklerken, zihnimde bir anı belirdi. Sevdiğim yârimle, gül kokulumla birlikte geçirdiğim mutlu günler, gülüşleri, dokunuşları… Bu anılar, kalbimde bir sıcaklık esintisi estiriyordu. Ancak, bu sıcaklık kısa sürede yerini derin bir acıya bırakıyordu. Aşk, hepsini hasretiyle, gülüşüyle bir anda siliyordu; yine şaşkındım! Hasretin yaraları, bu anıların üzerine gölge gibi düşmüyordu, aydınlatıyordu dünyamı, anımı, canımı…
Ben pencerenin önünde dışarı yağan yağmuru seyrederken, içimdeki derin aşkı hissediyordum. Aşkın getirdiği mutluluk ve enerji, hasretin getirdiği acı ve yaralarla dengeleniyordu. Bu iki duygu, benim iç dünyamı her an aydınlatıyordu; yine şaşkınım! Aşkın ıslaklığı, duygusal dünyamda kalıcı ve unutulmaz izler bırakıyordu.
Yağmur dinmeye başladığında, derin bir nefes aldım. İçimdeki çatışmayı o nazlı yârim hissetti dedim. Aşkın ve hasretin getirdiği bu karmaşık duygular, onun bir gülümsemesiydi. Bu duygular, beni daha güçlü ve daha derin bir insan yapıyordu; bunu anladım. Aşk, zaten böyle bir şeydi, güçlü kılan. Pencereden uzaklaşıp, yeni bir günün getireceklerini karşılamaya hazırdım.
Artık iç dünyam, bir sorgulama ve keşif halindeydi. Aşkın ve hasretin getirdiği bu yoğun duygular, benim kendimi ve hayatımı daha derinlemesine anlamama, aydınlanmama yardımcı oldu. Her anı, her duygu, beni içsel yolculuğumda bir adım daha ileri götürerek o yârimle, gül kokulumla yan yana getiriyor, onu seyrettiriyordu. Bu yolculuk, aydınlatıcıydı, ama her zaman anlamlıydı.
Yolda durdum, derin bir nefes aldım. Bir aşk kazası geçirdiğimi anladım. Bu kaza, benim ruhumda derin yaralar açmıştı; ama bu yaralarda hoşluk kokuyordu, akıyordu; yine şaşkınım!
Aşka çarparak battığım o fırtınalı geceyi hatırladım. Kaza mahalline baktım; her şey o kadar netti ki. O gece, sevdiğim kadının gözlerinde kaybolmuştum; aşkın derin sularında boğulmuştum diyemeyeceğim, yüzerek okyanuslara varmıştım galiba. Fırtına, aşkın getirdiği yoğun duygularla birleşmiş, işte beni tamamen sarmıştı. O gece, aşkın ve hasretin en yoğun haliyle yüzleşmiştim.
Yarasına merhem sürecek o yârimi bekliyordum hâlâ. Uzaklarda sevdiğim kadının dönmesini ya da benim aşk okyanusunda yüzerek ona ulaşmayı diliyordum Rabbimden. Aşkla onun varlığı, tüm yaralarımı iyileştirecek ve ruhuma huzur getirecekti.