İçimdeki şeytanla melek kavga ediyor adeta. Bir dönem insanları çok seven ben, bir dönem insanlardan tiksinen ben. Melek kazandığında sevgi, şeytan kazandığında nefret hâkim oluyor.
Hiçliği her düşündüğümde bir melek ölüyor içimde. Sonra yeniden doğuyor, gün doğumu misali. Benim savaşım kendimle. Kendimle cebelleştiğim kadar kimseyle vermedim mücadele. İçimdeki hiçlik hevesiyle, yok olmak isteyenle… Kafam çok karışık, dünyaya dün gelmiş ve yarın gidecekmişim gibi hissediyorum. Beyaz ışık gözlerimi alıyor. Cennetten düşen bir melek, insan bedenine girdiğinde böyle oluyordu.
Beyaz ışık cenneti anımsatıyordu, parça parça gelen anılar zihnimi dolduruyordu. Neden buradaydım ve olmam gereken yer burası mıydı? Bedenim 26 yaşındaydı fakat dünyaya yeni gelmiş bebek hassasiyeti içimi bürümüştü. Tanıdıklar yabancı gelmeye başlamıştı, yabancılar da tanıdık gelmeye. Ne oluyordu, bunlar neden oluyordu?
Düşünceler, anılar, şaşkınlıklar zihnimi yoruyordu. Devamlı kanal değiştiren bir televizyon gibi, cızırtılı radyo kanalları gibi, kurtulmak istediğin baş ağrısı gibi… Kendime dur demeyeli ne kadar uzun zaman olmuş, bilmiyorum.
Dur! Kafamdaki sesler sustuğunda ben bulunduğum konumun bilincine yeni varabildim. Ne kadar da rahatlatıcı bir duraksama… Durmak, sonrası televizyonda en sevdiğin programa denk gelmek, radyodaki cızırtının yerine en sevdiğin şarkının yer alması ve baş ağrısının dinmesi demekti. Derin bir nefes çektim insan bedenime. Sesler susmuştu fakat “neden” sorusunun cevabı hâlâ ortada yoktu.
Neden buradaydı? İnsan bedeninde ne işi vardı? Sırtını kaşıdı. Olmayan kanatlarını okşadı. Belirsizlikti canını yakan. Hatırlamıyor muydu, yoksa bilmiyor muydu? Esnetilebilen bazı durumlar vardı. Ancak bu, o esnek durumlardan biri değildi. Bu ceza mıydı, görev miydi? Böyle bir durumda cevaplar ya beyazdır ya siyah, gri yoktur. Burada doğru ve yanlış vardır, belki de yoktur.
Düşün güzel meleğim, düşün. Neden bu insan bedenindesin? Kanatların mı kırıldı, yoksa saklandı mı parlak tüylerin? Dünya mı kurtarılacak yoksa dünya mı yıkılacak kıyamet gününe? Ne için geldin, yoksa kovuldun mu cennetinden?
Nedir bu duyguların kaynağı? Nereden gelmektedir ve herkes aynı mı hissetmektedir? Herkes acıyı aynı mı hisseder? Aynı mı mutlu olur ya da sevince aynı mı sever? Korkunca aynı mı korkar, sinirlenince aynı öfkeyi mi yaşar? Bir melek neden korkar ki? Korkan bir melek mi olurmuş? Ağlayan bir melek mi olurmuş? Küsen bir melek mi olurmuş?
Hem küstüm, hem korktum, hem ağladım. Ne kimsenin kalbine sığabildim ne de evine. Kovuldum her yerden, geri dönmek isterim cennetine.
Kalk! Bir ses duydum iliklerimde, zihnimde, kalbimde. Yeniden kalk diyordu. Sil gözyaşlarını melek. Parlak kanatların yeniden belirsin arkanda. Sev, yeniden kazansın iyi olan tarafın. Sen meleksin, melek kal.