Mimari, kimi zaman bulunduğumuz şehirleri, kimi zaman yaşadığımız coğrafyayı güzelleştiren, kimi zamanda belki evimizi mimarların farklı dokunuşlarıyla binalara kendi imzalarını bulabileceğimiz, sanatsal ve görsel tasarımlardır, mimari benim gözümde.
Mimari tasarımlar deyince genellikle ilk aklımıza tapınaklar, saraylar, piramitler, kaleler gelmektedir. Bense bu yazımda bunlardan farklı olarak, tasarımlarıyla döneminin dışında farklı görseller yakalayan tasarımlardan bahsetmek istiyorum. Peki, bir tasarımlar sınırları ne kadar zorlayabilir ya da görseliyle hayalinde üzerinde duran; belki düşündüren, bazen de şaşkınlık uyandıran mimari tasarımları birlikte bulup, keşfedeceğiz…
Hatta bu tasarımlar öyle ki, dünyanın farklı noktalarında, farklı alanlarda hizmet vermektedir. Belki de farklı sektörlerdeki meslekler gruplarına bile ilham da olabilmektedir, kim bilir! Şaşırtıcı ve değişik hayal gücüyle oluşmuş bu yapıların farklılıklarıyla mimarinin boyutlarını bulmaya ve keyifli bir dünya yolculuğuyla bu yapıların mimari biçimleriyle şaşkınlık uyandıran yapılara dönüşmesini görüp öğrendikçe üretkenlik yeteneğinin kuvvetiyle sarsılacağız gibi görünüyor. Hazırsanız dünya turunda çıkmaya, öyleyse bu enteresan yapıları keşfetmeye başlayalım:
Dancing House – Prag, Çek Cumhuriyeti:
Prag şehrinin ikonik bir sembolü haline gelen bu bina, Hırvat ve Çek kökenli olan mimar Vlado Milunic’ ile Kanada kökenli bir mimar olan Frank Gehry işbirliği ile boş olan ve nehir kıyısında yer alan alanda dekonstrüktivist tarzda tasarlanarak inşa edilmiştir.
Öyle bir bina düşünün ki, iki ana gövdeden oluşmuş olsun ve bu binanın dans eder gibi durduğunu düşünmek ne derece gerçekçi geliyor size ve ne düşündürüyor olabilir sizlere? Ama bu binanın yapımını üstlenen mimarlar bu çarpıcı görseli yakalamakla kalmamış, büyük bir şehrin de sembolü olma ayrıcalığını da bu yapıyla taşır hale gelmişlerdir.
Dans eden ev, iki gövdeden oluşmaktadır. Birinci gövdesinde eğilimli sütunlar üzerinde yükselirken, dengeyse cam bir kule tarafından sağlanmaktadır. İkinci gövdeyse nehre paralel olarak ilerleyen kavisli ve dalgalı biçimdedir.
Heyder Aliyev Centre – Bakü, Azerbaycan:
2007 yılında yapımına başlanan Heydar Aliyev Kültür merkezi, bir kadın mimar olan Zaha Hadid tarafından tasarlanmıştır. Kıvrımlı, akıcı ve kavisli tarzıyla farklı ve sade bir görsellik yakalamış ve bu sadeliğin içinde dikkat çeken bir yapı olmayı başarmıştır.
Azerbaycan’nın başkenti Bakü’de 2012 senesinde tamamlanmıştır. Günümüzde halen konferans salonu, galeri ve müze ile kültür merkezi olarak kullanılmaktadır.
National Centre for t he Performing Arts – Pekin, Çin:
Çin’in başkenti Pekin’de tüm ihtişamıyla kendine yer bulan ve dilimize de “Ulusal Gösteri Sanat Merkezleri” olan bu yapıyı Fransız bir mimar tarafından tasarlanmıştır. Görüntüsüyle devasa bir yumurtayı andıran bu yapı ise Avrupa’nın en büyük tiyatro kompleksine ev sahipliği yaptığı bilinmektedir.
Lotus Temple – New Delhi, Hindistan:
Mimarlığa eğilimi olan, bu alanda eğitim almayı isteyenlerin mutlaka gezip görmesi yerlerden biridir, Lotus Temple. Düşünün ki, 9 yapay göllerinin olduğu bir yer ve bu göllerin üzerinde nilüfer çiçeği gibi açan bir yapı da olmayı kim istemez ki. büyüleyici bir ortamda kendimizi masalın baş kahramanları gibi hissetmemiz içten bile değildir.
Cube House – Rotterdam, Hollanda:
Avrupa’nın en büyük limanına sahip olan Rotterdam şehrinde yer alan ve “Kubuswoningen” olarak da anılan bu küp evler, 1997 yılında inşa edilmiştir.45 derecelik açıyla duran, birbirlerine teraslarla bağlı olan bu küp evler altıgen zeminler üzerine oturtulmuştur. mimarın yaya köprüsü üzerine konut tasarlanması istenmiş ve böyle bir fikrin oluşmasına sebep olmuştur, işte böyle “kübik evler” ortaya çıkmıştır. Dışının ilginç olduğu kadar iç tasarımı da normal evlerin dizaynından farklılıklar gösteren bu “kübik evler” görünen o ki, hem adından daha çok söz ettirecek ve Hollanda’nın da ikonik yapıları arasında kalmaya devam edecek gibi.
WonderWorks – Orlanda, Amerika:
Şaşırtıcı mimarisiyle dünya çapında farklı bir yer edinen bu yapılar, Amerika’da bulunmaktadır. Dışardan bakıldığında sanki yerinden sökülüp ters çevrilmiş bir görüntüye sahip olan en ince detayına kadar düşünülmüş olan bu yapılar kelimenin anlamıyla baş döndürücü bir görsele sahiptir. Nasıl olmasın ki, baktığınızda ters dönmüş evler ve üstelik evin köklerinin dışarıya doğru sarktığını düşünün ki, ilginç olmasın. Dahası ise dışının bu derece şaşırtıcı olduğu kadar içinin de terste duruyor olmasıdır. Neden ters durduğuna gelince, burası ilk olarak 1998 yılında ABD’nin Florida eyaletinde Orlonda’da açılan bilim odaklı güzel sanatlar ve eğlence müzesidir. Yani buraya geldiğinizde baş aşağı olmamanız mümkün değil gibi görünüyor. Binalarda tersinden asılı dururken, içerisine girdiğinizde de her şey terste asılı durmaktadır. Kapı, merdiven, tablolar ve her şey baş aşağı halde.. Öyleyse buyurun buraya baş aşağı asılı kalmaya 🙂
House Attack – Viyana, Avusturya:
Viyana Modern Sanat Müzesi olarak bilinen bu binaya geldiğinizde bilinen binaların aksine çatısının üzerine bir meteorun fırlayıp düşmüş hissi uyandıran ve çatıda saplanmış halde duran ters bir ev ile karşılıyor olacaktır sizi. Ziyaretçilerin sergi kapsamında görebilecekleri bu yapı tasarımcının mizahi yapısını ortaya koyduğu kadar modern hayata bir tepki gibi de kendini ifade edebilmektedir. Eleştirilerin ilgi odağında olsa da müze her geçen süreçle birlikte bu yapı ziyaretçilerini de ağırlamaktadır. House Attack (Ev Saldırısı) olan bu çalışma metaforik anlatımıyla ziyaretçilerini ve sanatseverleri beklemeye devam etmektedir.
Sıra dışı yapıların birinci bölümünde ele aldığım görselleriyle farkındalık uyandıran bu enteresan yapılar, sizleri mimarinin farklı ve etkileyicini gün yüzüne çıkarmakta, bulundukları şehirlerde ziyaretçi akınına uğramakta, mimarinin sınırlarının sadece hayal gücünün ve tekniğinin bile zorlar özelliğe sahip olduğunu fark etmemizi sağlayan şaşkınlığımıza yenilerini ilaveler yaptık.
Peki siz olsaydınız, bu sıra dışı mimari özelliği olan eserlerin hangilerinde bulunmak isterdiniz? Ya da bulunduysanız da bu yapılardan hangisini tekrar görmeyi arzu ederdiniz ve o yapının hangi özelliği size bu mimariyi yeniden görmeye neden kılardı?
Hayatın akışına farklı bir bakış, yaşamın içeriğine değişik bir kadraj ve görsellik oluşturan, yaşamı da bu farklı algılarla görmemizi sağlayan ve güzel sebepler sunduğu da yadsınamaz bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yeni yerlere, farklı düşüncelere, çarpıcı güzelliklere sözcüklerimin kılavuzluğunda yeniden karşılaşıncaya dek yeni rotamda yine sizlerle buluşmak üzere…