Uzun bir aradan sonra sizlerle tekrardan buluşmak, duygularımı tarif edemiyorum sevgili okurlarım. Evet, uzun süren bir ayrılıktan sonra buraya dönüş yazım; “Bağlanma Türleri ve Toksik İlişkiler“. Bugün sizlere önce bağlanma türlerini anlatacağım, sonra toksik ilişkilerden bahsedeceğim. Hadi başlayalım o zaman 🙂
Sevgili okurlarım, bağlanma türleri hani bu doğduğumuz anda başlayan ve aslında romantik ilişkilerimize şekil veren, hayatımızın her yerinde olan bağlanma. Şöyle başlayalım, bu hayatımıza şekil veren bağlanma, doğduğumuz an ilk bakım verenimiz olan anne ile başlar, baba ile devam eder. Gelişimsel süreçte bu durum, 5-6 yaşlarında cinsiyetimizi anlamaya başlarken, kız çocuklarının anne ile özdeşim kurması ve babaya olan aşkı ile; erkek çocuklarında ise baba ile özdeşim kurma ve anneye olan aşk ile şekillenir. Sonra bir bakmışız ki çocuklar büyümüş ve ebeveynler için kâbus olan, çocuklar için ise kendini anlamaya çalıştığı o zaman gelir. Ergenlik 🙂 Bu dönemde romantik ilişkiler görülebilir, ilk bağlanmalarımız artık romantik ilişkilerimizdedir. Yavaş yavaş büyüyoruzdur, yetişkinlikle devam eden süreçte artık bağlanma türlerimiz oluşmuştur. Gelelim bağlanma türlerine; ilk olarak güvenli bağlanma. Bu bağlanma türünde her şey normaldir, birey bebeklikten itibaren bakım verenleri ile güvenli ilişki kurmuştur. İlişkilerinde yapıcı, güven duygusu gelişmiş, net tutumlar gösteren bireylerdir. Güvenli bağlanan kişiler, bebeklikte bakım verenleri yanlarından ayrılsa da tekrar geleceğini bilir ve ağlamaz, asla arada kalmazlar. Bunun tam tersi bir bağlanma türü vardır ki, kaygılı bağlanma. Bu türde bakım verenler, bebekte hep bir ikilem oluşturmuştur. Bakım veren bebeğin yanından ayrıldığında, bebek tedirgin olur ve çok fazla ağlamaya başlar. Tekrar gelmeyecek duygusu ile beraber kaybetme korkusu yaşar. Bu da gelecekteki romantik ilişkilerinde güvensizlik ve kaybetme korkusu yaşatır. Bir diğer bağlanma türümüz ise kaçıngan bağlanma. Bu bağlanma türünde birey, bebekliğinde bakım verenleri tarafından hep yok gibi davranılır. Birey büyüdüğünde, romantik ilişkilerinde kaçınan ve yakınlık kuramayan bireyler olarak ilişkilerine devam ederler. Bu ilişkilerde kişiler, cinsellikte de uzak davranabilirler. Bu türlerden kaygılı-kaçıngan beraber görülebilir. Aynı anda hem uzak durabilir hem de kaybetme korkusu yaşayabilir.
Peki, bunların toksik ilişkilerde etkisi nedir? Toksik ilişki nedir? Hadi bir de bunlara bakalım 🙂 Toksik ilişki, manipülasyonun, aşağılanmanın, küçümsenmenin, sürekli eleştirilmenin ve kıskançlıkların olduğu ilişki türüdür. Bu ilişkilerde ayrılık çok zordur. Özellikle bir yazımda söylemiştim, toksik ilişkiler narsist ve bağımlı ikilisinin ilişkilerinde çok görülür. Narsist bireylerin karşı tarafı küçümsemesi, aşağılaması, eleştirel yaklaşması, bağımlı kişinin bunu daha kolay kabul etmesine neden olur. Sonuçta ortaya çıkan, sağlıklı iletişim kuramayan bir ilişki; bunun yanında da ayrılamayan kişiler. Bir düşünün, sizin hayatınızda da bu toksik ilişkilerden oldu mu? Mesela, hayatımızın 20’li yaşlarında, “deli çağlar” dediğimiz zamanlar, heyecanlar… Bu heyecanlardan kopamamak, bazı şeyleri kabul etmek, o heyecanlarda toksik ilişkileri görememek. Çevremde çok görüyorum bu tarz durumları. Tabii ki her yaşta toksik ilişki görülebilir. Mesela, çok uzağa bakmamak gerek; Türk dizileri, genel haliyle toksik ilişkilerde en güzel örneklerden. Hep esas kızın peşinden devasa koşan bir erkek var ve kız aşık oluyor. Sonrasında ne kadar çok kıskançlık ve zorbalık da olsa bu ilişki devam ediyor. Peki, neden? Niye biz ekranda bizi izleyenlere bunu aşılıyoruz? Gerek var mı buna? Bu soruların cevabı tabii ki senarist ve yapımcılarda 🙂
Toksik ilişkiler ve bağlanma türlerine bakarsak, bağlanma türlerimizden kaygılı bağlanan kişiler toksik ilişkilere daha açık olabilirler. Kaybetme korkuları, bazı abartılı duyguları… Güvenli bağlanan kişiler, sağlıklı bağlanma gösterdikleri için seçtikleri insanda toksik davranışlar gördüklerinde kaçabilirler. Az da olsa güvenli kişilerin de bağlanma türleri değişebilir. Bir güvenli, kaçıngan ve kaygılı birine benzetilebilir. Kaçıngan için ise toksik ilişki zaten ilişkide çok olmadıkları için aslında onlar da yok sayarak bir şekilde karşı tarafı görmüyordur. Ghosting dediğimiz olay, karşı tarafı görmezden gelme, saymama. Toksik ilişki sadece romantik ilişkilerde geçerli değil. İş ilişkileri, insan ilişkilerinde de bu ilişki türünü görebiliriz. Toksik insanlar iş hayatlarında da bu davranışlarını tekrar ederler. Bu süreçler de çalışma süreçlerinde kişileri ciddi anlamda yorar. Yani aslında sevgili okurlarım, toksik her yerde toksik… Peki, toksik ilişkilerden kaçmak için ne yapmalıyız? Baktığımızda, romantik ilişkilerde böyle bir ilişki hissettiğimiz an kaçmalıyız aslında. Evet, bu kolay değil. Şu gerçek var ki bize uzun süre zarar veren bir ilişkiyi yaşamak mı, yoksa üzüldükten sonra hayatımıza devam etmek mi? Buna karar verirken, bizim bağlanma türümüz ve kişilik özelliklerimiz de çok önemli. Yukarıda da demiştim, toksik insanlar kendilerine göre insanları kolay bulurlar. Tıpkı narsist-bağımlı ilişkisi gibi. Bu kişilerle tartışmaya girmeyin, uzaklaşın. Bir tartışma esnasında haksız olan siz olacaksınız, zorbalığa maruz kalacaksınız. Yine çok uzağa gitmeyelim, kadınlara yapılan şiddetlerde, ölümle sonuçlanan birçok ilişki toksik aslında. “Ne seninle ne sensiz”, “Ya benimsin ya kara toprağın” gibi cümleler… Maalesef sonuç, olumsuz mutsuz ilişkiler ve insanlar.
İş yerinde toksik insanlarla çalışmak demiştim yukarıda. Örnek vermek gerekirse, toksik bir yönetici düşünün. Bu yönetici size hayatı zindan edecektir. Ne yaparsanız yapın, sizi bir şekilde manipüle edecek ve sizi küçümseyecektir. Merak etmeyin, bunu inanılmaz iyi yapacaktır. İş yerlerinde görülen mobbing kavramı içinde söylediğimiz, psikolojik mobbing. Bu ortamda kalmak sizi zorluyorsa, kaçın oradan 🙂 Toksik insanları değiştirmek zordur; önce onların bunu kabul edip destek görmesi gerekir. Yaşam da bizim yaşamımız olduğuna göre karar da bizim; iş yerinde ya da aşkta. Bu arada bazen arkadaşlıklarda, ebeveynlerde de kronik olabilir, olmayabilir, toksik durumlar söz konusu olabilir.
Eveeet sevgili okurlarım, dilim döndüğünce sizlere bağlanma dedim, toksik ilişki dedim. Umarım severek okursunuz. Şimdilik benden bu kadar.
Yazıma psikolojinin de babası, benim de çok sevdiğim değerli psikanalist Freud’un bir sözüyle son vermek istiyorum:
“Bir insanı unutabilirsin, bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin, ama o insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın.”
Tam da bu olay; şimdi kahvemizi alıp hayatlarımızdaki ilişkilere bakıp hissettiklerimizi görme vakti. Şimdilik hoşça kalın, kendinize iyi bakın 🙂