Fiziken yer değiştirme kavramıyla kısıtlı olamayacak bir tanımı vardır ki bazen içimizden alır götürür, yer edinmiş iyiye ve kötüye dair her ne varsa. Eylemsel anlamda gitmekle gidilseydi, ulaşım araçlarına çok şey borçlu olabilirdik. Oysa ki ruhunu sürüklerken bir bilinmeyene; neredesin, kiminlesin ne önemi var? Kendinle götürürken ona dair her şeyi, gitmekten kim bahsedebilir ki? Kapanan kapılar, telefonlar, kesilen biletler, dönüşü olmayan yollar fayda etmez, ruhunu kendinle sürükleyemedikten sonra…
“Gitmek kolaydır, kalanda bıraktığına eminsen; sana dair azat edilmemiş hislerden…”
İnsan bazen kalanda bıraktıklarından güç alır giderken. Geri dönme umudu barındırmayan insan kolayca gidemez. Dönmeyi cebine koyup gitmenin istemsiz yokuşlarında gönlünü eyler durur bir süre. Döndüğünde kalanda kendini bulacağına emin bir şekilde gider. Oysa her gitme, kalanda bir şeyler eksiltir, bir şeyler eskitir, tüketir. Bilemez. Bilse gidemez. Gitse dönemez. Dönse daha çok çaba harcaması gerektiğini bilir. Kalan, gidene bir defa üzülür, yıkılır; ancak sonraki hiçbir gitme ilk gidiş kadar acıtmaz. O acıyı bir kez tadan, bir daha nasıl baş edeceğini acı bir şekilde öğrenmiştir zaten. Bilinmeyenden korkulur her zaman; bilinen tecrübelenmiştir, kötü de olsa korkutmaz insanı. Göğsünü gere gere kabullenir, yaşar; içi acıya acıya…
Bazen çare görür insan gitmeyi. Yerinde yapılan bir eylemse, kalmayı uzatmak ateşte yanmaya razı olmaktır; kabullenilmiş bir çaresizliğe nokta koymak, teslim olmaktır.
Gitmek, yer değiştirme ise biçimsel bir eylemdir; asıl gitmekse kalpte yaşanandır.
Kalpten gidemeyen, nereye giderse gitsin, gitmiş sayılmaz.
Yanındayken giden çok insan vardır; her gün yüzüne baka baka biraz daha gider… Gülümseyişi gider, sevgisi gider, şefkati, içtenliği, saygısı, ondaki tüm geleceği gider. O cesareti yüreğinde taşımayan, uzaklaşmadan her gün daha çok gider, daha çok ihanet eder…
Gitmek, kalıbına sığmayan bir yer değiştirme eylemidir. Kimi daha çok gelmek için gider, kimi eksildiği için, kimi kırıldığı için, kimi aradığını bulamadığı için, kimi bulduğuna razı olmadığı, bulacaklarını bulduklarından üstün tuttuğu için, kimi gururundan, kimi sevgisinden, kimi sevemediğinden, kimi korkusundan, kimi cesaretinden, kimi kendi kavgasına sükûn bulmak için, kimi duramadığı için, kimi de sadece gitmek için gider…
Gitmeye değer nedenler vardır, kalmaya değer göremediği. Kalmak, içinde gitmeyi tetikleyen nedenler beslemiş, büyütmüş, salmıştır ortalığa bir çocuk gibi. O çocuk ki yüzü gözü kir pas içinde, arınacak bir kaynak bulmak için gider. Kendini temizleyemeyen, kabuk bağlamıştır kalmak, tüm hücrelerinde. Kabuğundan sıyrılmak için gider…
Giden, gittiğini sanır kalandan; kalanın ağır ağır gittiğini bilmeden…
Kalmak, içinde binlerce gitme nedeni barındıran eylemken, gitmek bir ya da birkaç neden barındırır. O yüzden gitmek, kalmaktan daha masumdur çoğu zaman.
Giden cesaret edendir, kalan kabullenen…
Giden terk ettiğini sanır, kalan daha çok sevdiğini. Oysa ne gidendir terk eden, ne kalandır daha çok seven…
Seven, gitmemek için çaba harcayandır, kalması için, kalmak için zemin hazırlayan…
Gitmek, ölçüsü değildir sevmenin. Gittiğin kadar sevebilirsin; kaldığın kadar terk edebilirsin…
Kısacası…
Gitmek, gittiğini sanma eylemidir; kalmak, sevdiğini sanma…