Şiir nereye gidiyor?
Bu soru, günümüzde edebiyatçıların kendi kendilerine sorması gereken en önemli sorulardan biridir.
İyi şiir yazılmıyor mu gerçekten? Yazılıyorsa bu şiirler neden gün yüzüne çıkmıyor? Bu devirde de iyi şairler yok mudur? Varsa nerededir bu şairler? Yayınevleri şiir kitaplarına neden bu kadar uzak? Şiir kitabı neden satılmıyor? İnsanlar şiir okumayı neden sevmiyor ya da boş iş olarak görüyor? İnsanlarda şiir okuma sevgisi neden kayboldu?… Sorular… sorular… sorular…
Belki de şair ve yazarlar günübirlik kitaplar yazıp çok kazanmak, çok satmak için uğraşmak yerine şiiri kendilerine dert etmeliler. Bir şeyi kendinize dert ederseniz onu sahiplenir, seversiniz. Her şeyin kolayına kaçtığımız gibi artık edebiyatın da kolayına kaçıyoruz. Maalesef kolay elde edilen başarılar kolayca elden çıkıyor.
“Bir mısranın mahremiyetinde” sabahlayan şairlerimiz kaldı mı acep? Bu bir çılgınlık değil mi? Teknolojinin kollarında hoşça vakit geçirmek varken bu zahmete kim katlanır ki?
Bizler hâlâ ders kitaplarında geçmişte kalmış ama bugün de tazeliğini koruyan şairlerin şiirlerini okuyor, ezberletiyoruz. Bu konu iyi irdelenmeli. O şairler sadece kendi yaşadıkları dönem için şiir yazmadılar, gelecek nesilleri de düşündüler. Zaten şair, sadece bugünü değil yüz yıl sonrasını düşünerek kalemi eline alırsa eserleri kalıcı olur. Velev ki yaşadıkları dönemde değerleri bilinmesin.
Bir 35 Yaş şiirini, Kaldırımlar’ı, İstanbul’u Dinliyorum’u, Bayrak şiirini, Merdiven’i, Mona Roza’yı, Anlatamıyorum’u, Sevgilerde şiirini, Ben Sana Mecburum gibi birçok şiiri öğrencilerimize ezberletiyor ve okutuyoruz. Çünkü iyi şiirler altın gibidir, yıllar sonra bile değerinden hiçbir şey kaybetmezler.
Günümüzde kaç tane şair tanıyor ya da kaç tane şiir ezbere biliyor çocuklarımız? Günümüzdeki şairlerin kaç tanesinin kitapları ders kitaplarında yer aldı?
Kitap fuarlarında insanlar, bırakın şiir kitabı almayı, okumayı; şiir kitabı görünce dokunmaya korkuyor, yüzünü ekşitiyor. Bu, şiire karşı nasıl bir antipatidir?
Sorun tam olarak nerededir?
Şiir kitabı basmadıkları için yayınevlerini mi suçlayalım?
Şiiri kendine yeterince dert etmeyen şairleri mi suçlayalım?
Ya da okul sıralarında öğrencilerine şiir sevgisini yeterince veremeyen/vermeyen edebiyat öğretmenleri midir suçlu?
Kim sahi?