Bill Gates 1996 yılında “Content is King” adlı bir makale yayımladı. “İçerik kraldır”, “İçerik her şeydir”, “Önemli olan içeriktir” gibi de çevirebileceğimiz bu başlığın alt metninde kastettiği blog ya da video içerikleri değildi aslında. Daha ziyade, bilginin ve reklamların düşük maliyetle satıldığı, internetin geniş kitlelere ulaşmayı sağlayan bir dağıtım kanalı olarak kullanıldığı bir iş modelinden bahsediyordu.
Günümüzde ise bu içerik üreticiliği öyle bir hal aldı ki, içerikler adeta çöpe dönüştü. Herkesin her çevrimiçi platformda oluşturduğu blog, vlog, video, sosyal medya postları uzay boşluğunda sonsuza dek süzülecek boş sedalara evrildi. İçerik tabii ki önemlidir bence de, ama ne ürettiğiniz ve ürettiğinizin kalitesi daha önemlidir. Oysa şimdilerde başat olan, içerik sayınız, beğeni ve takip sayınız. İçeriğin ne içerdiğine kimse bakmıyor. İçeriği üretenin adı sanı duyulmuşsa, ez kaza da biraz popüler olmuşsa kral içerik değil, içeriği üreten oluyor. Ne içerik meraklısı bir toplummuşuz meğerse diye düşünmeden edemiyor insan. Hayatlarımızı yönlendirip yöneten yalan yanlış içeriklerin kölesi olduk resmen.
Öyle hesaplara rastlıyorum ki, internette dakika dakika post yayımlıyorlar. Şunu çok merak ediyorum: Bu kadar post yayımlamak normal mi? Doğal mı? İçten mi? Yoksa devasa bir içsel doyumsuzluğun simgesi mi? Mesela “Onay bağımlılığından nasıl kurtulursunuz?” şeklinde içerikler üreten arkadaşlar, bunu yayımladıktan sonra “Kanalıma abone olun, beğenin, paylaşın” diyerek aslında “Kelin ilacı olsa başına sürecek” durumuna sokuyorlar kendilerini. Bekar ve hiç evlenmemiş evlilik danışmanları (konunun ilgili üniversitesinden mezun olanlarını hariç tutuyorum), çocuğu yokken ve pedagoji mezunu olmadığı halde çocuk yetiştirme konusunda ahkâm kesenler, tasavvufla ilgili özlü sözler paylaşırken hırsın ne kadar kötü bir mevhum olduğundan bahsedip bir yandan da çevrimiçi ürün pazarlayanlar, “Kendiniz olun” diye öğütler veren estetikli sözde uzmanlar bana kalırsa yarattıkları içerikle içten içe çeliştiklerinin farkında bile değiller.
Şimdi her gün ve günün her saati blog, kitap kulübü, podcast, vlog, sosyal medya paylaşımları ve YouTube videoları için içerik oluşturanlara içtenlikle soruyorum. Merakımı mazur görün ama sizin hiç mi özel yaşantınız yok? Zaman ayırmanız gereken sevdikleriniz, eşiniz dostunuz, iki sohbet edeceğiniz arkadaşlarınız, bir fincan Türk kahvesi eşliğinde sabahı karşıladığınız komşularınız, okula hazırladığınız çocuklarınız, kahvaltı hazırladığınız bir eşiniz, bakmakla yükümlü olduğunuz bir aile büyüğünüz, topluma faydalı olabileceğiniz bir dernek üyeliğiniz de mi yok? Ev işi de yapmıyorsunuz muhtemelen. İçerik üreteceğim derken çöpler kapıda, kirli tabaklar mutfakta yığılıyor olsa gerek. Çok yazık gerçekten. Ya durum böyle ya da tüm angarya işlerinize koşturacak yardımcılar ve bakıcılar tutacak kadar imkânınız var herhâlde. Ne âlâ 🙂
Çok güzel içerikler de yok değil elbette. Benim de severek takip ettiklerim, beğendiklerim var tabii ki. Öte yandan, her dakikasını bilinçsiz, oburca, gözü doymaz bir beğeni ve onaylanma hırsıyla içerik üretmeye ayıran kimi içerik üreticilerine de saygı duyamıyorum maalesef.
Kral öldü, yaşasın yeni kral!