Çok şey istiyordu ama yapmak içinden gelmiyordu.
“Yeni bir yüzün olsaydı daha farklı olur muydu her şey?
Dışımı değiştirsen de içim aynı kalmaz mıydı? Yüzüm yeni olsaydı, aynı yaşlı yaslı ruhumun arkasında ne değişecekti?
Kapanan gözlerimin arkasından gören ben değil miyim? Kafamda dönen düşünceler zihnimin içinde bana ait değil mi?
Ne diye yeni bir yüz alacakmışım? Ben yine ben olmayacak mıydım? Hislerim yine bana ait olmayacak mı?”
Onun adı Hayattı. Hayat gibi dolu dolu yaşayan bir insandı. Enerjisi ile insanları büyülerdi. Girdiği ortamda herkesin yüzünü güldürürdü.
Kafasını yukarı kaldırdı ve sisli gri gökyüzüne baktı. Zaman donmuş gibiydi adeta. Son zamanlarda ne kadar da çok dalmaya başlamıştı uzaklara. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyordu. Kim iyi, kim kötü bilmiyordu.
Hayat, bazen hayatı tanımıyordu. Hayat, hayata küstüğünde köşesine çekilir, kitabını okurdu. Yüzünde öyle bir ifade belirirdi ki kafasından neler geçtiğini tahmin etmek imkânsız olurdu. Mutlu olduğunda ise yüzünden sanki ışıklar saçardı. Bir işe başlamadan önce kıvırcık saçlarını kulağının arkasına koyardı.
“Yeni bir yüzün olsaydı daha farklı olur muydu her şey?” sorusunu duyduğunda kızaran yanaklarının allığını tahmin edebiliyordu. Hava almak için kendisini dışarı attığında sisli havanın dağıldığını ve pürüzsüz gökyüzünün ihtişamına hayran kaldığını fark etti.
Ben yine tüm benliğimle ben olmayacak mıydım? Hayat yine Hayat olacaktı. Değişmek, içeriden büyümek değil miydi?
Çok şey istiyordu ama yapmak içinden gelmiyordu. Hayat böyleydi. İyiyken iyi, kötüyken kötü. Kim iyi, kim kötü? Ne doğru, ne yanlış? Hayat böyleydi. Hayat işte…