Melek, tavşan kanı çayını içerken, kitabını eline aldı. Denizde yüzer gibi yüzdü sayfalarında.
Bir süre sonra kapı çalındı. Melek’in annesi mutfaktan:
“Kapıyı aç Melek’im !” diye seslendi. Melek kitabı koltuğun üzerine bırakıp, kapıya koştu.
“Kim o?” diye seslendi.
“Benim İclal!”
Melek kapıyı açıp:
“Hoş geldin icom.” dedi.
İclal gülümseyerek:
“Hoş bulduk Mellom.”
İkisi koltuğa yan yana oturdular. Melek’in annesi de yanlarına gelip:
“Hoş geldin benim güzel kızım. Nasılsın?” dedi.
“İyiyim Cangül teyzeciğim, siz nasılsınız?”
Sevinçle başını salladı Cangül Hanım:
“Biz de İyiyiz şükür Allah’a. Ne içer benim kuzucuğum?”
İclal:
“Ben de çay içerim teyzeciğim.” dedi.
İclal koltuğun üzerindeki kitaba bakıp:
“Ama çok okuyorsun haa. Okumaktan hiç bıkmaz mısın kanka?”
Melek tebessüm ederek:
“Benim gerçek yol gösterenlerim kitaplardır, derin denizlerinde inci taneleri var. Çıkardığım inci taneleri yüreğimi süslüyor.
“Hmm bu yüzden mi kardan beyaz yüreğin?” dedi İclal.
“Abartma istersen.”
“Ama doğru söylüyorum. Kitapları benden daha çok sevmiyorsun değil mi? Kıskanırım vallahi.”
Melek, İclal’e sevgi dolu baktı.
“Senin yerin ayrı, kitapların yeri ayrı, sen benim en sevdiğim arkadaşımsın. Kitaplar, sorunlarıma çözüm yolları bulmamı sağlıyorlar. Kendimi daha iyi ifade edebiliyorum. Ben kitaplarla tanışmadan önce yaprakları sararmış bir ağaç gibiydim. Kitaplarla tanıştıktan sonra, yeşillenip çiçeklendim.
Sevgili Mevlana dedem demiş ki: “Kimle gezdiğinize, arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.” Bu yüzden ben de seni ve kitapları kendime dost seçtim. Seni ve kitaplarımı çok seviyorum.”
İclal:
“Ben de seni ve kitapları çok seviyorum. Daha önce okumayı sevmiyordum. Bana okumayı sen sevdirdin. Kitapların her yöne dönen kırmızı dilleri yok. Onlara bilmediğimiz şeyler hakkında sorular sorduğumuzda, bize siz ama da çok cahilsiniz be, bunları da bilmiyor musunuz.” demezler. Eksik yanlarımızı bulmamızı sağlarlar. Davranışlarımızı düzeltmemize yardımcı oluyorlar. Kitap okurken, petekten süzülen bal yediğimi zannediyorum. Senin ve kitapların, bugünkü İclal olmam da payı çok.” dedi.
Melek:
“Arkadaşlar bunun için vardır İcom.” deyip, sımsıkı sarıldı İclal’e.
Cangül Hanım, tepside çay ve sarı papatya kurabiyesi getirdi. Önlerine koydu. İclal ile Melek tabaktan birer tane kurabiye alıp iştahla yediler.
İclal:
“Hmm çok lezzetli ellerine sağlık Cangül teyzeciğim” dedi.
“Afiyet olsun kuzularıma.”
Melek sıçrayıp annesine kucakladı.
“Bana kitap okumayı sevdiren de benim anneciğim kanka.”
Cangül Hanım:
“Kuzucuklarım, kitap okumak insanın kişisel gelişimini elde eden önemli etkenlerden biridir. İnsanların yolunu aydınlatır. Okuyan insan daha bilgili ve elbette daha başarılı olur. Allah da bizlere iyi insanlar olalım diye, kitaplar göndermiş, oku, demiş. Kitapların yardımıyla bilim insanlarının, yazarların, düşünürlerin hafızalarına gireriz ve onların düşüncelerinden yararlanırız. Düşüncelerimiz düşünceleriyle tartışır bu sayede karanlıkta kalmış noktaları aydınlığa çıkarırız. İnsanı insan eden özelliklerin neler olduğunu, geçmişte yaşananları. Evrende olup bitenleri kitaplardan öğreniriz.” dedi.
İclal, mavi mavi bakarak:
“Cangül teyzeciğim, siz bana büyük bir iyilik yaptınız. Bana kitap okumayı sevdirdiniz. Sayenizde daha mutlu, daha iyi bir hayatım oldu. Size çok teşekkür ederim.” dedi.
Cangül Hanım,
“Güzel kızım, sen okudukça ben mutlu oluyorum.”
İclal, çantasından hediye paketini çıkarıp:
“Bu hediye senin Mellom.” dedi.
Melek iyice meraklandı. Hediye paketini açtı. Kitabı görünce mutluluktan dans etmeye başladı.
“Aa Mevlana’dan Masallar. Mevlana dede, hep iyiliğe yönlendirir, kötülükten alıkoyan, sevgi dolu hikayeler anlattır. Bu kitabı almayı çok istiyordum. Teşekkürler İcom.”
Cangül Hanım, tebessüm ederek:
“Mevlana’nın hikayeleri dünyanın her yerinde okunuyor. Erdemli insan olmayı öğretir. “dedi ve kitabı Melek’in elinden aldı. Önüne arkasına baktı. Sayfalarını çevirdi. Bandrolü yoktu. Sayfalar silik baskı yerinde hataları vardı. Sayfa düzeni bozuktu. Sayfa sayısı eksikti. Kesim hataları vardı. Kapak kağıdı ince, renkleri bozuk ve soluktu kitabın içinden bir sayfa kopup yere düştü.
İclal,
“Aa daha dokunmadan sayfa koptu!” dedi.
“A bu orijinal değil, korsan kitap.”
“Korsan kitap mı? Korsan kitap ne ki teyzeciğim?
“Korsan kitap sahibinden ya da basım haklarını devrettiği yayınevinden izinsiz olarak çoğaltılan kitaplardır. Bu kitapları yol kenarlarında, tezgah gibi sergilerde satarlar. Fiyatları da oldukça ucuzdur.”
İclal’in gözlerine bir hüzün çöktü.
“Evet Cangül teyzeciğim, doğru buraya gelirken, parkın içinden geçtim. Yerde, tezgahlarda bir sürü kitap gördüm. Fiyatını sordum. Çok ucuzdu. Melek’e ve kendime iki kitap aldım.”
Melek,
“Üzülme İcom bilmeden aldın.”
“Evet kanka, korsan kitabı ilk defa duyuyorum.”
Cangül Hanım;
“Güzelim benim, korsan kitap almak, sadece bir kişinin değil, bir çok kişinin, emeğini parasını çalmaktır. Sokaklarda bu kitapları satanlar, kitapları alan, alınmasına vesile olan, alınıp satılmasına izin veren herkes bu hırsızlığa ortaktır.” dedi.
Ağzı bir karış açıldı İclal’in.
“Hırsızlık mı? Ben bunları bilmiyordum.” dedi.
“Duyarlı olmalıyız yavrucuğum. Senin bir suçun yok, kitapları bilmeyerek almışsın. Hadi bana kitabı aldığın yeri göster.”
İclal:
“Tamam hemen gidelim teyzeciğim!” dedi.
“Sen evde kal Melek’im biz kitapları verip, geleceğiz!”
“Tamam anneciğim.”
Cangül Hanım ile İclal sarmaş dolaş yürüdüler.
Kısa sürede parka geldiler. Biraz ilerledikten sonra sesler duydular:
“Gel vatandaş geel, en iyi, kitaplar buradaa!”
Akbaba suratlı korsan kitap satıcısının etrafı çok kalabalıktı. Genç, yaşlı, çocuk herkes kitap alıyordu.
Melek’in annesi korsan kitap satıcısının yanına yaklaşıp;
“Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?”
Korsan kitap satıcısı alaysı bir sesle:
“Vallahi abla, okuma engelli halkımıza hizmet ediyorum.” dedi.
“Halka hizmet mi? Siz bir hırsızsınız! Korsan kitap satmak, emek hırsızlığıdır. “
“Ne hırsızlığı? Git işine abla.”
İclal kızdı.
“Sizden aldığım bu kitabın sayfaları eksik… Beni kandırdınız. Polise şikayet edeceğim sizi.”
Ufak tefek, genç bir kız:
“Korsan kitap satmak kötü bir şey ama yayınevleri de çok pahalıya satıyorlar kitapları. Fiyatları indirsinler, insanı korsana yöneltmesinler. Beş liraya dört kitap alabildim orijinal kitaplar 30 lira arada büyük bir fark var. Korsan kitap para sömürmek isteyen yayınevinin kapitalist zincirine çomak soktuğu için alıyorum. Yayınevleri sadece para kazanmak için bu işleri yapıyorlar. Orijinal kitap ucuz da biz mi almadık? Kitaplar pahalı, bir kitabı okumak istersem, almak için yeterli param olmazsa ne yaparım? Kitaplar çok pahalı, hiç mi kitap okumayalım?” dedi.
Cangül Hanım yumuşak bir sesle:
“Haklısın yavrum, herkes okusun diye kitapların fiyatı düşürülmeli. Ancak bunların yaptığı da hırsızlıktır. Buna emek çalma denir. Bu emek çalma operasyonuna katılmak anlamı taşıyor. Nasıl çalıntı mal alındığında malı alanda suçlu sayılıyorsa, buna da aynı gözle bakmak lazım. Burada büyük bir emek hırsızlığı ve haksız kazanç da var. Birkaç kuruş ucuz kitap alacağım diye hem yazarın hakkını yiyorsunuz hem yayıncının emeğini yok sayıyorsunuz hem de devletin vergisine çalanlara yataklık yapıyorsunuz.” dedi.
Korsan kitap satıcısı, pişkin pişkin:
“Ne hırsızlığı bee! Devlet beni düşünüyor mu? Kitaplar zaten yazardan habersiz yayınevlerinde basılıyor. Kim kimi düşünüyor ki, ben onları düşüneyim. Herkes cebini düşünüyor. Yasal mı değil mi, bana ne? Ben parama bakarım!”
Cangül Hanım sinirlendi.
“Ya sizin emeğe insanlara hiç saygınız yok mu?”
İclal:
“Aa Cangül teyzeciğim, sizin kitabınız da tezgahta!”dedi.
Cangül hanım, kendi yazdığı kitabı eline alıp:
“Ben bu kitabı yazabilmek için, çocuklarımı, eşimi, annemi babamı, dostlarımı ihmal ettim. Geceleri gün doğana kadar hiç durmadan çalıştım. Yeri geldi aç kaldım, psikolojim bozuldu. Maddi manevi maliyeti çok yüksek oldu. İş ve sosyal hayatımı riske ettim… Sizin emeklerinizden, malınızdan çalınan paraya tahammül eder misiniz? Hoş görür müsünüz? Bu parayı, herkese alın der misiniz? Sanmıyorum. Peki siz neden korsan kitap satıyorsunuz?” dedi.
Korsan kitap satıcısı bağırarak:
“Yeter bee! Şişti kafam bırakın işimi yapayım.” dedi.
Cangül Hanım ile korsan kitap satıcısının konuşmalarını duyan sakallı genç bir adam;
“Siz ne vicdansız, ne utanmaz bir insansınız, hem yazarın emeğini çalıyorsunuz hem de ona bağırıp saygısızlık ediyorsunuz. Siz vicdanınızla hiç mi sohbet etmiyorsunuz? Üreten bir insanın emeğini, düşüncelerini, hakkını, sağlığını çalmak insanlık değil beyim. Bu insanın parasını, altınını evinden çalmakla eş değerdir.” dedi.
Korsan kitap satıcısı öfkelendi.
“Sana da ne oluyor keçi sakallı. Ben Mevlana değilim. Beni kızdırmayın yeter!”
Tezgahın başındaki insanlar:
“Vay ahlaksız hem suçlu hem de güçlü.” diye bağırdılar.
Sakallı genç adam sessini yükseltti.
“Az önce burada iki zabıta gördüm haberiniz olsun.”
Korsan kitap satıcısı, az ileride duran çocuğa;
“Ulan zırto, zabıta mı geliyor laan?” diye sordu.
Yanında çalışan çocuk;
“Zabıtayla jandarma geliyor ağabey! diye seslendi.
Korsan kitap satıcısı,
“Ağabey, abla bir müsaade!” dedi ve toz oldu.