Hani bir hikâye vardır; sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki kovayla su taşırmış. Lakin kovalardan biri çatlakmış ve yol boyu su sızdırırmış. Bir gün, çatlak kova bu duruma dayanamayıp:
“Kurtul artık benden!” demiş.
Sucu, gülümseyerek geldikleri toprak yolu göstermiş ve eklemiş:
“Çatlağından sızan suların toprağın susuzluğunu giderdiğini, üstüne bir de renk renk çiçek verdiğini görmez misin?”
Noksana odaklanmaktan görmüyoruz bazen üstüne eklediklerimizi. Almadan vermek Allah’a mahsussa, aldığını dönüştürmek kuşkusuz toprağa mahsustur. Kuru tohumu öyle bir işlersin ki biz bilmeyiz, sayısız nimet için nasıl gayret sarf ettiğini. Her bir meyvenin ve sebzenin tadını, rengini ayarlar, lezzet şölenini cömertlikle bize sunarsın.
Ey toprak, Rabbim biz insanların harcına boşuna seni koymadı ya! Sen, diriltmeye doymayansın.
Sayısız savaş, bir avuç sen içindir. Senin her karışında şehit kanı var. Saflıkta suyla yarışır, teyemmüme layık görülürsün.
Oturduğumuz evler, bağlar, bahçeler, tarlalar hep senle var. Yağmurun kokusu seninle gökyüzüne karışır, çiçekler seninle can bulur, sayısız börtü böceğe sen ev sahipliği yaparsın.
Hayvan gübresini bırakır, sen onu mis kokan çiçeğe dönüştürürsün. Kışın soğuğunda karla örtülür, yağmurla ıslanır, güneşi görünce çiçekle gülümsersin. Yol kenarlarına taş döşenir, aralardan yine yer bulur, yeşilinle merhaba dersin. Sen bereketsin!
Ayaklarımız sana değince şifalanırız. Tüm hazineler sende saklıdır. En kıymetlilerimizi yine senle örteriz. Sarıp sarmalayamadıklarımızı sen şefkatinle sararsın.
Yaşar Kemal, “Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım.” sözleriyle dayanıklılığını; Aşık Veysel, “Benim sadık yârim kara topraktır.” diyerek sadakatini; Necip Fazıl ise, “Tohum saç, bitmezse toprak utansın.” diyerek sana olan güvenini anlatır.
Unutkanlığıyla bilinen bizler, seni ihmal ettiysek toprağımız bol olsun!
Yüreğine sağlık ne de güzel yazmışsın.😍🥰
Toprağın merhabası ve elvedası…Kalemine, yüreğine sağlık.