Bu ayki yazımda, edebiyat mecrasında kendinden söz ettiren, kısa süre içerisinde okuyucu kitlesinin merak ettiği ve okur kitlesi oluşturacak kadar kalemi sevilen bir yazardan bahsetmek istiyorum: Yazar Hanife Mert.
Yazar Hanife Mert ile yollarımız, Yazar/Okur Buluşmaları etkinliğinde kesişti. Yazarın eserini okuyucusuna anlatırken duyduğu heyecan, anlatım tarzı ve beden diliyle sözlerinin birbirini tamamlaması beni çok etkilemişti. Bir an önce kalemiyle tanışmak için eserlerini okumaya karar verdim. Yayımlanmış tüm eserlerini okudum ve her birinde kalemine olan hayranlığım daha da arttı.
Yazar Hanife Mert’in hayatına kısaca bir bakalım.
1 Mayıs 1963 yılında Samsun’da dünyaya gelen, aslen Yozgat ilinin Çayıralan kazası Curali köyünden. Babasının görevi sebebiyle Muş’ta başlamış olduğu tahsiline sırasıyla İstanbul, Elbistan, Anamur Ticaret Lisesi’nde sonlandırmış. Lisans eğitimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamlamış. Kamu kuruluşunda 2008 yılında emekli olmuş.
Bugüne kadar yazarımızın yayımlamış eserleri:
- Bakış Acısı
- Düş Batımı
- Fırçadaki Son Şiir – Bir Orhan Veli Kanık
- Sarı Kulplu Fincan
- Yolculuk
Yazar Hanife Mert Hanım’ın ‘‘Yolculuk’’ eserinin yorumunu da kıymetli okuyucularımla paylaşmak isterim.
- Yolculuk eseri 160 sayfadan oluşan, dört bölümden, otuz dokuz başlıktan oluşan her cümlesi insanın yüreğine dokunan anlatımlar ve anlamlar ile dolu…
- İlk sayfasından son sayfasına kadar elinden bırakamadığım bir eser oldu. Beni iç dünyama götürerek kendimle baş başa kalıp, kendime yönelmeme yönlendiren bir durum yaşadım diyebilirim. Bu eser her okuyanın başucu kitabı diyebileceğimiz türden bir eser. Bir kere değil zaman zaman okunacak türden…
- Eserin adından anlaşılacağı gibi Yolculuk. Nereye yolculuk diye düşünmenize sebep olabilir. Yolculuk bir yerden bir yere gidiş olarak söylenebilir lakin eserdeki yolculuk bireyin özüne dönüş, kendisine, benliğe ve bireyin kendi dünyasına dönerek kendine bir yolculuktan bahsediyor. Yazarımız bazı başlıklarda kendi hayatından da örnekler vererek, hikayelerle başlıkları daha da zenginleştirerek okuyucunun daha net bir şekilde anlamasını sağlıyor.
- Bireyin özüne dönüş yaparak kendisini daha iyi tanıdıktan sonra toplumun yapısını düzeltebileceğini ifade eden çıkarlar mümkün. Mutlu bir toplum için mutlu insanların olması, kendiyle barışık, özüne dönen bireylerden geçtiğini ifade eden çıkarımlar yapmak mümkün.
Eseri okurken altını çizdiğim cümleleri sizlerle paylaşmak isterim. Yazarımıza kulak verelim.
- Ne zaman son bulacağı önceden bilinmeyen bir yoldur hayat. Bizler de başımıza nelerin geleceğini önceden bilmeden bu yolda yolculuk yapan yolcularız. Her ne kadar başımıza nelerin geleceğini ve nede yaşayacağımızı önceden bilmesek de yaratılışımız gereği karşılaşacağımız her şeye karşı hazırlanmış olarak başlarız yolculuğa.
- Ragıp İstifa’nın “Bir yere varmadan önce kendine uğramalı İnsan, insanın gideceği bütün yollar kendinden geçer” sözünden yola çıkarak insanın bu hayat yolunda karşılaşacağı her şeyle baş edebilmesi için gerekli olan her şeyin kendinde var olduğu bilinci ile hareket etmesi gerektiği. Bunun için onun yapması gereken şey kendine yönelmesi ve kendi iç dünyasına yolculuk yapmasıdır.
- Zira kendine ulaşamamış kendini tanıyamamış her İnsan yalnızdır ve bu yalnızlığından nefret eder.
- İnsanın dünyaya ayak uydurabilmesi ve mutlu bir yaşam sürmesi için önce kendini bilmesi, tanıması, sevmesi ve anlaması gerekmektedir.
- Kendini seven ve kendisiyle barışık yaşayan insanların artmasıyla oluşacak bir toplumda daha bilinçli, daha bilgili, yalnızlığından kurtulmuş mutlu insanların olması toplumuza mutlu bir toplum haline getirecektir.
- Her şeyi geride bıraktığını ve geçmişini üzerine sünger çektiğini düşünerek gittim bile derse insan. Ne kadar uzağa giderse gitsin. Yeni hayatlar, yeni yüzler, yeni yaşamlar ona geçmişini unutturmayacaktır
- İnsan kendinden kaçmak isterken yine kendine dönüş yapar. Zira insanın bindiği gemi de liman da kendi yüreğinde demirlidir.
- İnsan sonunu bilmeden önüne ne zaman neyin çıkacağından habersiz yürür. Hayat yolunda bu yürüyüşte, hayat bazen senden varmak istemediğin şeyleri alırken canını yakar seni mutsuz eder, bazen de bir ödül gibi sunduğu sürprizlerle mutlu olursun. Sen yaşamınla ilgili kendince planlar, programlar yapsan da o bildiğini okur. Çünkü hayat akan zamana rağmen senin adına kendi planını yapar ve uygular.
- Dünyada her şey bir denge üzerine kurulmuştur.
- Mutluluğu kimi geçmişte, kimi gelecekte, kimin maddiyatta, kimi ise maneviyatta bulmaya çalışmış, kimi mevkide makamda, kimi parada pulda, kimi geçmişinde, anılarında, kimi geleceğinde, hayallerinde bulacağına inanmıştır. Oysa mutlu olmanın yolu kişinin kendini keşfetmesinden geçer. Kendini keşfeden tanıyan kimse olumsuz yönlerini olumluya dönüştürdükçe mutlu olur.
- Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider sen farkına varamazsın, ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır yeni hayatın anlamı senin bakışlarında gizlidir.
- İnsan hayatı kararlardan ibarettir. Yaşamımız kendimizle ilgili aldığımız kararlar doğrultusunda şekillenir. Doğru yerde ve doğru zamanda verdiğimiz doğru kararlar bizi mutlu ederken, düşünmeden, ölçmeden, tartmadan, bencilce ve eksik verilmiş yanlış kararlar bizi sonu gelmeyen pişmanlıklara ve keşkelerle örülü bir hayal dünyasında mutsuzluğa mahkum eder. Kararların doğruluğunu deneyimlerimiz belirler. Deneyimler ise yanlış kararlardan çıkardığımız derslerdir.
- Doğru alınan bir karardan yanlış sonuç çıkma ihtimali düşük olsa da yanlış verilen bir karardan da doğru bir sonuç çıkması pek mümkün olmasa gerek.” Zira istenmeyen aş ya karın ağrıtır ya baş”.
- Yaşamı basit bir oyun olarak görmek insanı yanıltır. Karar alırken kuralları iyi bilmek gerekir. Kuralları bilmeden önce kendini iyi tanımak, karakterini iyi analiz etmek ne istediğini, nelerin seni mutlu edeceğini, nelerden mutsuz olacağını iyi belirlemek gerekir. Zira hayat kararlardan ibarettir. Doğru ve yerinde bir karar için geçmişinden faydalanmak gerekir. Çünkü geçmişin İzleri bugüne ışık tutacaktır.
- İnsanı onca kalabalığın içinde mutsuz, umutsuz, karamsar ve yapayalnız hissettiren sebep kendisine yabancı olmasıdır. Kendine ulaşamamış kendini bulamamış ve kendini tanıyamamış her insan yalnızlık duygusunu dibine kadar hisseder.
- İnsanın yaşamını getirdiği her türlü olumlu ya da olumsuzluklar karşısında yaşama sevincini kurabilmesi onun sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmasına bağlıdır. Sağlıklı bir ruh yapısı kendisiyle barışık, kendini iyi tanıyan ve tanımlayan bir birey olmakla mümkündür.
- “İnsanın kendi evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır kendisi.” Aldous Huxley
- Mevlana’nın dediği gibi sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur. Zira insanın kendisiyle yüzleşmeye cesedi yoksa başkası üzerinden yürür başkasının kusurunu araştırmak, sergilemek ve onun mutsuzluğundan beslenmek hoşuna gider.
- İç dünyasına yönelen ruhunun derinliklerinde dolaşan, yüreğinin sesine kulak verip onun isteklerini yerine getiren kimse kalıcı mutluluğa ulaşacaktır.
- “Başkasının ayıplarını kusurlarını anlatmak istediğinde hemen kendi kusurlarını hatırla.” Öneride bulunmuş sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v).
- Hiç şüphesiz insan şerefli onurlu ve değerli bir biçimde yaratılmıştır onurlu olarak yaratılan insanı onurlu veya onursuz kılan temel ölçü ise onun iradesini kullanış biçimi olan davranışlarıdır.
- Kibir, hırs ve kıskançlık insan ruhuna yüktür. Huzurlu, mutlu, sevgi dolu bir yaşam düşünen bu yükten kurtulmalıdır.
- İnsan hayatını etkileyen önemli faktörlerden biridir güven. Güven duygusu gerek kendimiz, geleceğimiz, insanlarla olan ilişkilerimiz ve gerekse toplumumuz ve insanlık adına yapacaklarımızın garantisidir.
- Güven sevgiden önce gelir. Çünkü güven insan ilişkilerinde en temel unsurdur.
- Hiç şüphesiz insan şerefli, onurlu ve değerli bir biçimde yaratılmıştır. Onurlu olarak yaratılan insanı onurlu veya onursuz kılan ise onun iradesini kullanış biçimi olan davranışlarıdır. İradesini olumlu yönde kullanan insan değerli, onurlu, uyumlu, mutlu aranılan bir insan olurken olumsuz davranışlar sergilen kimse ise toplum dışı sevilmeyen istemleyimdir.
- “Kişiliğini makamından alanlar, makamı kaybedince kişiliksiz kalırlar” sözü çok önemli bir tespit. Makamınızı şereflendiren olun makamla şereflenen değil sözü Bunlar ne anlamlı ne erdemli öğütler. Tabii öğüt çok, hisse almasını bilen yok. Hal böyleyken geçici bir makam için değerini düşürmeye değer mi?
- Hepimiz bu dünyada misafiriz ve belirli bir süre için buradayız. Süremiz dolduğunda ne bir salise ileri ne bir salise geri gitmez. Bizler de bu dünyada veda edeceğiz her ne kadar dünyanın cezbedici süsüne kendimizi kaptırarak bizim için kaçınılmaz son olan ölüm gerçeğini gündemde tutmak istemesek de o yaşamamızın bir parçasıdır. Biz onu unutsak da o bizi unutmaz vakti geldiğinde kapımızı çalar.
- İnsan düşmeye görsün bir yerde başladı mı? Arkası çorap söküğü gibi geliyor. Arasan ilaç niyetine bulamazsın kimseyi, en yakının bile kaçar senden köşe bucak. Fuzuli’nin ” Ne yanar kimse bana ateşi dilden Özge, Ne açar kimse kapım babı sâbâdan gayrı.” Sözü ne güzel ifade etmiş.
- İnsan çoğu şeyi yaşayarak öğreniyor ve ancak yaşadıklarından ders alabiliyordu ders alabilmesi için önce musibete maruz kalması gerekiyordu bir musibetin bin nasihatten etkili olması gibi.
- Anne ve babalar da her şeyden çok sevdiği evlatlarını yetiştirirken, onları hayata hazırlarken, güçlü bir irade, sağlam bir karakter ve hayatta mutlu olabilmesi için ruhunu sevgiyle doyurmalı sevgiyi, sabrı, kanaati, mücadele etmeyi ve mutlu olmayı öğretmeli. Yaşanmış her hayat içinde ders verici bir kısa bulundurur hisse almasını bilirsen.
- Yaşadığın hayatın zorluğunu kendinden daha zor şartlarda yaşayanların olduğunu düşünerek Empati kurarak kendini onların yerine koyarak aşarsın…
BİR BAŞUCU ESER… TAVSİYE EDEBİLECEĞİM MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN BİR YAPIT.
Edebiyat dünyamızın yeni kalemi Yazar Hanife MERT Hanım’ı ve eserlerinden de ‘‘YOLCULUK’’ yapıtını sizlere tanıtmak istedim.
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle…