Boşanma, yalnızca bir evliliğin sona ermesi değil, bireyin kimliği, sosyal çevresi, geleceğe dair beklentileri ve psikolojik dengesi üzerinde derin etkiler bırakan çok yönlü bir süreçtir. Bir psikolog olarak, boşanma sürecinde en sık karşılaştığım konuların başında yas süreci, suçluluk duygusu, özgüven kaybı ve geleceğe ilişkin korkular yer alıyor. Peki, bu süreci daha sağlıklı bir şekilde nasıl yönetebiliriz?
Boşanma Sürecinde Duygusal Dalgalanmalar
Boşanma sürecinde bireylerin deneyimlediği duygusal tepkiler Kübler-Ross’un (1969) “Yas Evreleri Modeli” ile açıklanabilir:
- İnkar: “Gerçekten evliliğim bitti mi?” gibi sorularla kişi gerçeği kabullenmekte zorlanabilir.
- Öfke: Kendi hatalarına, eski eşine ya da dış etkenlere yönelik bir suçlayıcılık ortaya çıkabilir.
- Pazarlık: “Keşke daha farklı davransaydım, belki kurtarabilirdik” gibi düşüncelerle geçmişi değiştirme isteği doğabilir.
- Depresyon: Kayıp hissinin derinleşmesiyle birlikte umutsuzluk ve boşluk duyguları yaşanabilir.
- Kabul: Kişi, boşanmanın hayatının bir gerçeği olduğunu kabul ederek yeni bir yaşam inşa etmeye başlar.
Bu süreçte en önemli nokta, duyguları bastırmak yerine onlarla yüzleşmektir. Asıl sorgulanması gereken durum ise öfke ve kırgınlığın iyileşmeye engel mi yoksa bireyin kendini bulmasına yardımcı mı olduğudur. Ayrıca bu evrelerin her bireyde farklı zaman aralıklarında ve farklı yoğunlukta yaşandığını unutmamak gerekir. Bazıları belirli bir evrede uzun süre takılı kalabilirken, bazıları süreci daha hızlı tamamlayabilir (Bonanno, 2009).
Boşanma Sürecinde Duygusal Dengeyi Korumak
Boşanma süreci, birçok negatif duyguyu hayatımıza davet edebilir: Kızgınlık, üzüntü, pişmanlık veya endişe… Bu duyguların hepsi doğaldır ve sağlıklı bir şekilde yaşanmasını bekleriz. Ancak önemli olan, yaşadığımız süreçte duygusal dengemizi koruyabilmektir. Peki, bu süreci sağlıklı şekilde geçirebilmek için hangi adımları atmalıyız:
- Duygularınızı bastırmayın: Üzüntü veya öfke gibi duygularınızı yok saymak yerine onlarla yüzleşin ve sağlıklı bir şekilde ifade etmeye çalışın.
- Destek alın: Aile, arkadaşlar veya bir uzman desteği, sürecin daha sağlıklı ilerlemesini sağlayabilir.
- Kendinize yüklenmeyin: Boşanma, tek bir kişinin sorumluluğunda gelişen bir olay değildir. Sürecin sadece sizin kontrolünüzde olmadığını kabul etmek, kendinizi suçlama döngüsünden çıkmanıza yardımcı olabilir.
Boşanma, toplumda başarısızlık olarak algılansa da psikolojik açıdan bakıldığında bireyin ruhsal iyiliği için alınan bir karar olarak değerlendirilmelidir. Araştırmalar, mutsuz bir evlilik içinde kalmanın boşanma sonrası yaşanabilecek psikolojik zorluklardan daha fazla stres meydana getirdiğini göstermektedir. (Waite, 2002). Yani, boşanma bir son olduğu kadar, bireyin kendini yeniden keşfetmesi için bir fırsat da olabilir.
Kendinize zaman tanıyın, duygularınızı anlamlandırmaya çalışın ve geleceğinize yönelik yeni planlar yapın. Unutmayın, boşanma hayat yolculuğunda alınan bir karar olup, kişisel gelişim ve ruhsal iyilik için bir başlangıç olabilir.
Kaynaklar
- Bonanno, G. A. (2009). The other side of sadness: What the new science of bereavement tells us about life after loss. Basic Books.
- Kübler-Ross, E. (1969). On death and dying. Macmillan.
- Waite, L. J. (2002). Does divorce make people happy? Findings from a study of unhappy marriages. Institute for American Values.