GİRİŞ
Konuya son zamanlarda adını sıklıkla duyduğumuz insülin direnci ile başlamak istiyorum. Çevresel ve genetik faktörlerle insülin direnci prevalansı yaşla beraber artış gösterebilir. Bireylerde kilo kontrolünün sağlanması ve vücudun belirli aralıklarla kilo alıp vermesinin önlenmesi için genç yaşlarda kişilere doğru ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, fiziksel aktivitenin arttırılması ve sağlıklı beslenme bilinci kazandırılmalıdır. Böylece insülin direncinin yol açabileceği tüm komplikasyonlar azaltılmış olur.
İNSÜLİN DİRENCİ
Karaciğer, adipoz doku ve kas dokusu gibi hedef dokuların dolaşımdaki normal (veya yükselmiş) insülin konsantrasyonlarına gereğince yanıt verme yeteneğinin zayıflamasıdır. İnsülinin metabolik etkilerine karşı direnç göstermesi olarak da açıklanabilir. İnsülin direncinin gelişmesinde temel faktör dolaşımdaki yağ asitlerinin fazlalığıdır. İnsülin direnci, kanda lipid birikimi olduğunda, yağlı karaciğer ve aterojenik dislipidemiye neden olmaktadır. Vücut ağırlığının artışı; özellikle bel çevresinde olan yağlanma insülin direnci gelişme riskini arttırır.
OBEZİTE
WHO obeziteyi ‘sağlığı bozacak oranda lipid bünyesinde normal olmayan ya da ölçüsüz oranda yağ birikmesidir’ diye tanımlamıştır. Etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Çevresel ve genetik faktörlerin rol oynadığı bilinmektedir. Dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından biridir ve sıklığı git gide artmaktadır.
Obezite evrensel boyutta bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir. Tüm dünyada prevalansı artmaktadır. Obezite başta diyabet ve koroner kalp hastalığı olmak üzere birçok hastalıkla bağlantı içerisindedir. Obezitenin ilk evrelerinde metabolik ve endokrin bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Tedavi edilmez ise metabolik bozukluklar, dislipidemi, hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıkları beraberinde getirir.
Obezitenin en basit tanımı artmış vücut yağıdır. Fakat literatürde BKİ değeri obezite belirleyicisi olarak kullanılmaktadır.
- BKİ ≥30 obezite
- BKİ 25-30 owerweigh (hafif şişman)
Vücutta kontrolsüz ve aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanan obezite teşhisinde en sık kullanılan parametre vücut kitle indeksidir. BKİ popülasyondaki obezite prevalansının hesaplanması için de kullanılabilir. Fakat BKİ vücudun yağ dağılımı konusunda bilgi veremez. Ayrıca sporcularda, hamilelerde ve çocuklarda da kullanılamaz. Son senelerde bel çevresi ölçümü bölgesel yağ dağılımını değerlendirmekte sıklıkla kullanılmaya başlamıştır. BKİ, obezite teşhisinde kolay ve objektif bir yöntem olmasına rağmen tek yöntem değildir. Sağlık için bakılması gereken bir diğer kriter bel çevresi ölçümüdür.
BEL ÇEVRESİ
Karın çevresindeki yağ artışı insülin rezistansı ve Tip2 DM gelişimi için risk etkenidir. Bel bölgesindeki artan lipidler metabolik olarak etkin olurlar ve daha fazla yağ oluşumunu tetikler. Periferik etkenlerle beraber, stresin de artması ile beraber insülin ve kortizol düzeyi de artar. Göbek ve bel bölgesindeki yayılma git gide artar ve bacak adelelerinde erime gözlemlenir. Bu durum kontrol altına alınmazsa diyabet, obezite, hipertansiyon, yüksek kolesterol, polikistik over, gibi hastalıkların oluşumu için risk oluşturur.
Bel çevresi kadınlarda >88cm
Erkeklerde >102 cm
Üzerinde olması yüksek risk taşır. Bel çevresi ölçümü erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm üzerinde ise santral obezite teşhisi konulur.
BEL ÇEVRESİ NASIL ÖLÇÜLÜR?
Bel çevresi bilinenin aksine belimizin en ince olduğu yerden ölçülmez. Bel çevresi, en alt kaburga kemiği ile leğen kemiği arasındaki mesafenin göbek deliğinin üst tarafına gelecek şekilde en dar kısımdan esnemez mezura kullanılarak ölçülür.
SONUÇ
Obezite teşhisinde kullanılan BKİ parametresi vücuttaki yağ dağılımını hakkında bilgi veremez. Bu sebeple abdominal yağ dağılımını ölçmede bel çevresi ölçümü kullanılmalıdır. Ayrıca abdominal obezitenin temelinde insülin direnci yatar.
Sonuç olarak aşırı ve sağlıksız beslenmeyle yağ dokusunun fonksiyonları bozulur. Yağ dokusunun fonksiyon bozuklukları ile oluşan bölgesel yağlanma ve insülin direnci arasında güçlü bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Obez olan her birey bu hastalıkların riski açısından değerlendirilmeli ve visseral adipozite göstergesi olarak bel çevresi ölçümü kullanılmalıdır. Bel çevresi artan bireylere sağlıklı beslenme ve spor tavsiye edilmelidir. Böylece kontrolsüz yağlanmanın önüne geçilir ve hastalıkların oluşma riski azaltılır. Bel çevresi ölçümünüz azaldıkça bu hastalıkların görülme riski de azalır.