Okula yürüyerek gidip gelen bir nesildi onlar…
“Bir an önce ödevim bitse de sokağa oynamaya çıksam.” diyen;
o ödevi de hep kendi başlarına yapan bir nesil…
Hava karardığında bile saklambaç oyununa devam eder;
Çamurdan kek kararlardı mahallede;
Akşam sefalarını ezip uydurdukları vişne suları eşliğinde.
Koleksiyon yaptıkları turbo sakızlarla tipi tipleri ve kartpostal koleksiyonlarını da alıp gitti onlar.
Evde kendi diktikleri bez bebeklerle saatlerce oynayan bir nesillerdi oysa…
Kıymet bilirlerdi.
-Videoları birkaç saniye yavaş indi mi mızıldanmaya başlayan şimdikilerin aksine- kaset doldurturlardı; tek tek sevdikleri şarkıların isimlerini yazıp hazırlanmasını bekleyerek günlerce.
Ya da, en fazla otuz altı pozla sınırlı fotoğraf makinelerinin çıktısını görmek için haftalarca beklerlerdi; biten bir tatilin ya da güzel bir gezinin hülyaları içinde.
Sahi, tek jetonla kaç dakika konuşulabilirdi uzaktaki sevdiklerimizle?
Dönmez o nesil geri.
Gelmez öylesi bir daha.
Kardeşleriyle paylaştıkları odalarının duvarları posterlerle dolu ve sadece haftada bir iki defa televizyon izleyen bir nesildi onlar.
Kutu oyunları ve iskambilde uzman;
İstiklal Marşı çalındıktan sonra gece yarısı televizyonu kapanan.
Minderden yorgandan gizlice yaptıkları çadırdan kaleleri içinde masum hayaller kurdular.
Taşındılar buradan onlar.
Zamanların en iyisiydi;
ve hepimiz oradaydık,
İyi ki.
Gelmez O Nesil Bir Daha

Bu İçeriği Paylaş
Yazar
Yorum yap
Yorum yap