Bazı şeyler basittir, ama içlerinde taşıdıkları anlam her şeyi değiştirebilir. Küçük bir iyilik, bir anlık sıcaklık bazen birinin kalbine ulaşırken, bazen de geçmişin gölgesinde kaybolur. Ben, sadece içten gelen bir duyguyla, ona bir tatlı aldım. Küçücük, masum bir şeydi bu. Şekerin içinde saklanan çocukluk hatıraları gibi. Sevildiğini, düşünüldüğünü hissetsin istedim. Ama bilmiyordum, bazı hatıraların insanın yüreğini nasıl burktuğunu, bir anının bir başka anıyla nasıl kesiştiğini…
Kapısına bırakıp gittim. İçine benden olduğunu belli eden bir not, ve onu benim bıraktığıma dair bir mesaj…Sadece bir tatlı. Onun için ne anlam taşıyacağını bilmiyordum. Tek bildiğim, benim onu sevdiğim gibi seviyordu tatlıyı, en azından öyle sanıyordum. Ama bilmediğim bir şey vardı. Geçmişinin bir tatlıyla bu kadar hatırlanacağını…
O beyaz tatlının içinde benim ona sunmak istediğim saflık yoktu onun için. Onun için bu, belki bir korku, belki istemediği bir hatıraydı. Ve ben, en saf duygularımla bile canını acıtmıştım.
Bana çok kızdı. Haklıydı belki. Ben anlamamıştım. Benim içimde filizlenen sevgi, onun içinde bir korkuya, bir geçmiş yarasına dokunmuştu. O günden beri o tatlıdan yemiyorum. Hatta görünce bile içim sızlıyor. Bir tatlı nasıl olur da böylesine hüzünle dolabilir? Bir tabaktaki beyazlık nasıl olur da ayrılığı, yanlış anlaşılmayı, dokunamadan kaybolmayı anlatabilir?
Onu korkutmak istememiştim. Sadece varlığımı, sevgimi incelikle hissettirmek istemiştim. Ama bazen en güzel duygular bile yanlış zamanda, yanlış şekilde ulaşıyor sevdiğimiz insana. Biraz geç kaldım anlamakta… Belki de en başından beri onun sınırlarını, geçmişini, korkularını daha iyi görmeliydim.
Şimdi geriye, ona ulaşamayan duygular, içimde eksik kalan bir şeyler ve hiç yemediğim sütlaçlar kaldı. Onun için bir tatlıydı belki, ama benim için bir pişmanlık, bir kırılma noktası oldu. Artık sütlaçlar bana sevgiyi değil, mesafeyi hatırlatıyor. Ne kadar yaklaşmak istesen de, bazen bazı adımlar insanı daha da uzağa düşürüyor…