“Ödünç aldım saatleri geceden, sararmış umutların ve kötürüm sözcüklerin güneşe yürüyen ayak izlerinden umut toplamak için…”
Geçmişe takılıp kalmayın, her gün yeni bir umut, her gelen yeni bir başlangıç ve hayat geçmişte yaşanmayacak kadar kısa, unutmayın. Kaç kez düştüğünüz önemli değil, önemli olan düştüğünüz zaman umudunuzun kaybolmamasıdır. Eğer kalkacağına inancın var ise ve gayret edersen, emin ol ki Allah düşürdüğü gibi kaldırır, ama bir farkla; daha güçlü ve umutlu bir şekilde. Dışarda olup bitenlere çok fazla kafa yorma, içinde umut biriktir. İçinde ışıklar biriktirirsen, emin ol ki karanlıklarda kaybolmazsın. Ümit etmekten ve ümidi süsleyen hayalleri kurmaktan asla vazgeçmeyin. Bazen yürüdüğümüz yolda canımız acır, dayanamayacak duruma geliriz ama tüm engellerin ve aşılmaz yolların üstesinden kalkabileceğimiz umuda dair hissimiz bizi ayakta tutar. Mucizeler her zaman görünmezin içinde. Sabredelim ve umut edelim. Ne diyor bir sözde; “Her acıya adıyla umut veren Allah’a hamdolsun.” Biz yeter ki Allah’a güvenelim, hiç beklemediğimiz anda kuruyan dallarımıza çiçekler açar. Vazgeçmek acizliktir, vazgeçmeyin, umut edin. Yusuf’u kuyudan çıkaran, kuşları fillere yendiren yüce bir el, yüce bir güç var iken, kimse umutsuz olmamalı. Umut dolu günler ufuktadır, unutmayın. Ve sizlere umuda dair yazdığım bir şiirimi takdim edeyim…
BEN KİMİM
Umudunu mu kaybettin?
O zaman dön kendini bir sorgula.
Çıkamaz isen işin içinden,
O zaman inancını sorgula.
Çekildi mi karanlık gözlerine,
Güne doğan güneşe çevir yüzünü.
Yine de ikna olamazsan umudun varlığına,
O zaman inancını sorgula.
Hayat bu, çıkar elbet engeller,
Sonunda vardır elbet mucizeler.
İnanmaz isen kuru daldan beyaz çiçeğin doğuşuna,
O zaman inancını sorgula…
Umudunu yitirme sakın! Sonra mı? Sonrası “Kün Fe Yekün” (Allah ol der ve olur!) Sadece beklemenin çaresizliğinde kaybolmayın, sabrı veren neden vermiş diye sorgulayın, unutmayın, yarınlardan umudunuzu yitirmeyin, her gün yeni bir umuttur, unutmayın. Hayat bize bir hediyedir, nefes aldığımız sürece umut var demektir. Umut bizleri karamsarlıktan, isyan etmekten, pes etmekten kurtarır. Bazen küçük bir kıvılcım bile bizleri hayata tutunmak için yeterli. Diyelim ki sevdiğiniz bir takımın maçı var. Bir sıfır geridesiniz. Son dakika attığınız bir gol, maça ortak olmanıza vesile olur. Hatta kalan o kısa sürede maçı bile kazanabilirsiniz.
Küçük bir kurtçuk nasıl ki koca bir ağacı tek başına yıkabilir, insanlar da öyle. Dertlerden, sıkıntılardan dolayı umutsuzluğa, karamsarlığa kapılırsa, hastalanıp güçsüz hale gelebilir, hatta ölebilir. Sıkıntıların geçeceğine inanmalı, umudunu kaybetmemeli…
Şimdi size yine yaşanmış bir hikayeden söz etmek istiyorum…
Yolda umutsuz adımlarla yürüyordu. Ne acımasızdı umutsuzluk, sadece yaşam sevincini almakla kalmamış, adeta gözlerini de kör etmişti. Öylesine farkında olmadan atıyordu ki adımlarını, tam önünde duran kaplumbağayı bile fark etmedi, ayağı takıldı, düşmekten son anda kurtuldu.
Kaplumbağanın kızgın sesiyle kendine geldi. Şaşkınlık içinde kaplumbağaya bakmaya başladı. Konuşan kaplumbağa mıydı gerçekten?
“Ey insan evladı, umudu elinde tutmaya çalışmak tıpkı uçan bir balonu elinde taşımak gibidir. Balonla seni birleştiren ip sende olduğu sürece, için coşkuyla dolar. Başını her gökyüzüne kaldırdığında balonu görür, sevinirsin. Dikkat etmez, sıkı tutmaz ve balonun ipini elinden kaçırırsan, o renkli balon uçar gider.
İşte umutla bağını koparırsan, o da tıpkı uçan balon misali uçar gider elinden ve artık sana görünmez olur.
Umutla senin neyi bağladığını, umudu elinde tutmaya kolaylaştıran ipin neden yapıldığını bulmak senin sorumluluğun, tıpkı şartlar ne olursa olsun o ipi elinde tutmaya devam etmenin senin sorumluluğun olduğu gibi. Hem ipi bırakmak hem de elinden uçup giden umudun ardından gözyaşı dökmek çok anlamlı değil. Umutla senin arandaki bağı sağlamca kuracak ipi bulmaz ve bulduğun ipi sımsıkı tutmazsan, uçan balonun elinden kaçtığında, kafanı gökyüzüne kaldırdığında zarifçe salınan balonunu göremediğin gibi, seninleyken içini ferahlatan umutla da buluşman mümkün olmaz.
Kaplumbağanın sözleri bir tokat gibi çarpmıştı yüzüne. Umudunu kaybettiren şeyin suçladığı hayat olduğundan eminken, umudu kendisiyle buluşturan ipi nelerin oluşturduğunu bulmanın ve o ipi asla elinden bırakmamanın onun sorumluluğu olduğunu söylüyordu kaplumbağa. Çocukken elinden uçan balonları anımsadı. Belki de haklıydı kaplumbağa. Kendi kendine mırıldandı, “Düşüneceğim, evet söylediklerini düşüneceğim.”
Yürümeye devam etti. Bu defa attığı adımlar bir öncekinden daha hafif geldi ona. Sanki bir şeyler eksilmişti. Buldu neyin eksik olduğunu, umutsuzluk yoktu attığı adımların içinde. Henüz attığı umutta gelmemişti ama olsun, artık umudu bulabileceğine dair inancı vardı içinde…
Şimdi bu kıssadan hisse için üç soru sorup cevabını beraber bulalım, ne dersiniz?
- Umudun sizdeki karşılığı ne?
- Umutla sizi bağlayan, umudu elinizde tutmanızı sağlayan ip nelerden oluşuyor?
- O ipi elinizde tutmanızı neler destekliyor?
Cevap 1: Umudun sizdeki karşılığı ne bilmiyorum ama bendeki karşılığı karanlık bir tünelin ardındaki ışıktır. Ya da güneştir, ya da su, ya da nefes, ya da işte yaşamak adına en gerekli olan şeydir benim için. Umutsuzluk kadar kötü bir hal yoktur; insanı yanlış yapmaya, isyan etmeye, güçsüz yapmaya, kanadı kırık bir kuşa çevirir. Aldığı nefesin bile varlığını unutur. Umut hayal gücünü zorlar ve geleceğe yönelik planlar için sağlam adımlarla yürümeyi sağlar.
Cevap 2: Umutla bizi bağlayan o ipi elimizde tutan inancımızdır. Allah’a olan inancımızı kaybetmediğimiz sürece, isterse herkes size sırt dönsün ama siz sadece Allah’tan yardım isteyin, sadece ondan dileyin ve ondan umut bekleyin; umudunuzu insanlardan beklemeyin. Allah’tan isteyip, içinizde büyütün bu inancı, gerek dua ile gerek sabır ile. Hiç kuşkusuz Allah kimseye sırtını çevirmez, her kapıyı kapatmaz, elbet açık kapı bırakmıştır zamanı geldiğinde ardına kadar açmak için…
Cevap 3: Umut sadece bir inanç veya beklenti olmanın ötesine geçebilir. İçimizde yeşeren umut, harekete geçmemizi sağlar, stratejiler geliştirmemize ve hedeflerimize ulaşmak için eylemlerimize yön vermemize yardımcı olur. Bu şekilde, umut kişisel gelişim, başarı ve olumlu dönüşüm için büyüleyici bir güce dönüşür. Umut, hayatın dokusuna sımsıcak bir renk katıp, yüreklerimizdeki melodiyi coşkuyla çalmamızı sağlayabilir. Kalpteki hayallerimizi gerçekleştirme arzusunun, daha aydınlık bir yarın yaratmak için en önemli destekleyicimizdir ve ona bağlı Allah’a olan inancımız, yaşamın engellerine rağmen ileriye doğru cesur adımlar atmamıza öncülük eder…
Tekrar kalemimden bir şiir okumaya ne dersiniz?
Umuda dair vedamı bu şiirle ikrar etmiş olurum. Buyurun bakalım, keyifli okumalar dilerim…
SEN YETER Kİ UMUDUNU YİTİRME
Sustu sözcükler, törpülendi kelimeler
Çaresiz bir bekleyiş ses çıkardı derinden
Yara en derinden kabuğunu atıp kanadı
Umut gülümseyip, kustu tüm mısralara…
Karşıdan göründü topal amca bastonuyla
Dilinde bir isyan, “Neden ben?” diye
Vardır dedim elbet bir hikmeti, otur iyice bak
Dedi, “Bunun neresinde hayır var, ah çocuk…”
Şükret dedim, “Beterin beteri var”
Allah kaldıramayacağımız yükü yüklemez
Hayatta onca yatalak insan varken, şükre vur dilini
Tebessümüyle hak verdi, “Şükür” dedi, umut gülümsedi…