Çatlamış topraklar, gri kahve arası renkler ve hatırlanmak istenmeyen ne varsa kokusu gelip burnunuza dayatılan, gözünüze sokulan sahneler… Karışık bir ruh hali işte. Kaçmak ister insan içini sıkan, mutsuz eden her şeyden. Kaçamadığı an, yakalandığı an; öldüğü andır işte o an. Bir ev vardı tam şu köşe başında. Gelecek olanı, gidecek olanı görmek için, çiçeğiymiş gibi yerimi ayırttığım pencerem vardı. Bırakıp gittim, kaçtım, terk ettim, doğru. Her sabah erkenden uyanıp ne varsa evde onunla bizi doyuran annem. Tek amacı, hayat gayesi, bize bakıp büyütmek olan babam. Canımın ta içi, hayatım, canım kardeşim. Her şey sadece saniyeler içinde yok oldu, bir ses. Ve… Bitti.
Gözümün içine akan kan ıslatıyor yüzümü. Her şey bulanık. Çok ses var anlamıyorum. Dahası, boğuk sesler dolduruyor kulağımı. Sesim de çıkmıyor. Kime seslensem, kim var yanımda? Tanıdık yok, bağırmak istiyorum, olmuyor. Tüm vücudum kesikler içinde. Kalkmak istiyorum. Hey! Duyan yok mu beni? Neredeyim, neler oluyor, uzun bir uykuya dalış… Ne kadar zaman geçtiğinden bihaberim ama, çok olmuş belli.
Göğe uzanan dumanlar. Yıkılmış binalar var, önümde evim yok, kimsem yok. Şehri, ülkeyi terk etmek için hazırlanan kuyruklar dolusu insan kalabalığı… Nereye bu gidiş? Çıplak ayaklı çocuklar, ıslak yüzler, acı çektiği her halinden belli analar, babalar. Annem nerede, babam, kardeşim neredeler? Ben nereye gidiyorum arkama baka baka, itiş kakış, nereye sürükleniyorum? Hayır! Ben burada olmalıyım. Hayır! ben gelmiyorum bile diyemiyorum. Yok bırakın beni, dur, çekme, hayır, olmaz. Annem, babam onlar nerede? Onları istiyorum. Göz göze gelmeye korkan insanlar, ne yaptıklarını bilmeden kalabalığa karışan bizler nereye, neden? Çiçeklerini sulayacaktık annemle… Kardeşimle oyunlar oynayacaktık. Şarkılar söyleyip patates böreği yiyecektik… Hayır, hayır! Beni almayın n’olur bırakın.
Uzun, uzun bir yolculuk. Ve başka bir dünya. Hiç bilmediğim bir hava, bilmediğim, tanımadığım, anlam veremediğim çok şeyler. Tatsız, ruhsuz, eksik. Sadece 8 yaşındayım. Üzülüyorum. Sorular soruluyor, cevaplayamıyorum. Hangi dilde konuşuyorlar, kim bunlar? Her şeyim eksik, çok kalabalık, ama kimsem yok. Ne denilse komut bekleyen eğitimli köpekler gibi talimatları yerine getirmeye hazır insanlar var. Zaman geçti, geçiyor, daha ne kadar, nasıl geçer bilmiyorum. Sadece gitmek istiyorum. Evime, anneme, babama, sokağıma, bahçeme, patates böreğiyle bizi bekleyen annemin işlemesiyle süslenmiş mavi bezli soframa…
(La/ Cam Şişede Notlar)