Sana şiir yazmak gelse de içimden,
Bi bakıyorum ki kelimeler susuyor,
Susmaların bile tadı tuzu olmadığı şu günlerde.
Zaten cümle de kuramıyorum eskisi gibi.
Kursam da cümlelerimin hepsi suskun hepsi hüzünlü…
Biliyor musun? Artık gülmüyor gözlerimin içi,
Gözlerimin gözlerine değdiği gibi…
Senin için koparıp ellerine tutuşturduğum güllerin bile kokusu değil eskisi gibi…
Sen, nefesini bi Hoşçakal’a sığdırıp gittiğinden beridir,
Meltem esmiyor buralarda…
Zamana inat bi kaç anı var hala,
Sahipsiz bir ölüm çığlığı misali duruyor hafızamda.
Seni kendimden çıkarmaya çalıştıkça,
Daha bir parçalanıyor yürek,
Ve yalnızlık denilen bu illet, büyüyor yanı başımda,
Bir göz yaşı, bi de sen kalıyor yüreğimin kabristanında…
En çokta geceleri özlüyorum seni,
Geceler sırdaş, geceler yoldaş, geceler arkadaş…
Yalnızlığa seni kattıkça, eksilen ben, çoğalan yine sen,
Kalbim kan revan, yine sen düşüyorsun gözlerimden,
Biliyorum, sen de beni unutamayacaksın, hatırlayacaksın.
Bir şarkı dinleyeceksin,
Ve sevgimi usulca bıraktığım yerden sızlayacak kalbin, yutkunacaksın,
Kendini kandırmaya çalışıp, kötü yanlarımı düşünecek üzüleceksin.
Kim bilir, belkide aklının denizlerinde başka sevinçlere yelken açıp çıkmazlara düşeceksin.
Mutluluk maskesi ardına saklanıp, gözyaşlarını içine akıtacaksın.
Oysa… Ben seni; saçlarında toros rüzgarları,
Gözlerinde mavinin parlaklığı,
Ellerinde ilkbaharın sıcaklığında sevdim.
Ve şiirler nice sevdaya küs giderken,
Ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükendim…