Özellikle sosyal medyanın varlığıyla artan bir durum var ki o da insanların sürekli mutlu olmak zorundaymış gibi hissetmesi. Çok zor bir durum yaşadıklarında dahi üzülmek yerine bu duyguyu reddedip ben mutluyum mesajı verme çabası içindeler. Herkes kendini çok mutlu olarak gösterip asıl duygusunu yaşamıyor, yani onu reddediyor.
Tabii sadece bununla da bitmiyor. Örneğin; öfke gibi temel bir duygumuz var ve her insanda bulunan bu duygu da maalesef reddedilebiliyor. İnsanlar öfkeyi duyunca korkabiliyor sanki böyle bir duygu olmamalı bu çok sağlıksızmış gibi. Ama bilinmesi gereken, öfkenin olması gereken ve her insanda bulunacak bir duygu olduğudur. Ancak insanların bunu nasıl ortaya çıkardığı ya da öfkenin başka bir duygunun yerine geçip geçmediği de önemli olan bir noktadır.
Toplumumuzda ağlayan erkek çocuğuna bile tahammül edilemiyor. ‘‘Erkek adam ağlar mı’’ diyerek çocuğun duygusunu yaşamasına izin verilmez bunun sonucunda çocuk öfkelenir ve öfkelenmesi normal kabul edilir böylece artık üzüntü yerine öfkeyi yaşamayı öğrenir ve asıl duygu görmezden gelinir.
Kız çocukları içinse daha çok üzüntü, korku, utanç duygularına yönlendirilirken diğer duyguları bastırması öğretilir. Peki tüm bu duyguların yanlış yaşanması, yer değiştirmesi, bastırılması bizim için ne ifade eder?
Her duygu her insanda bulunur ve bunun zamanında, sağlıklı şekilde yaşanması gerekir. Üzüntüyü bastırdığı için öfke krizi yaşayan bir insana duygularını yaşıyor diyemeyiz ve yanlış yerde yanlış duyguyu yanlış şekilde göstermesi kişiye sağlıksız bir kişilik sunar.
Bu bakış açısıyla birlikte bir de şöyle bakalım; birçok insan hiçbir tıbbi dayanak olmadığı halde sağlıklı olmadığını, bazı ağrılara, hastalıklara sahip olduğunu söyler bunun da temelinde yine ifade edilmemiş duygular yatar. Çünkü yaşanması gereken duyguyu zamanında yaşamamak, bastırmak, farklı bir duyguyu yerine koymak tamamlanmamış bir iş sayılır ve tamamlanmayan her iş zihnimizde bir meşguliyet oluşturur bu da beraberinde birçok problemi getirir. Freud ifade edilmemiş duygular için şöyle söyler: ‘‘İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan korkunç şekilde tezahür ederler.’’ Her duyguyu o anda sağlıklı şekilde yaşamak hem beden sağlığınızı hem ruh sağlığınızı dengede tutacaktır. Önce var olan duygu asıl duygu mu yoksa bize öğretilen bir duygu mu buna bakılmalı, sonra duyguların nasıl sağlıklı şekilde ifade edilmesi gerektiğini öğrenip, her duyguyu zamanında yaşayıp tamamlanmamış duyguya engel olmak gerekir.