Yahudi soykırımını ve bu insanlık suçunun merkezi olan Auschwitz toplama kamplarını hatırlarsınız. Hitler, iktidarlığı devrilince intihar etmiş, yandaşlarının bir kısmı yakalanmış, böylece bir diktatörlük ve insan katliam operasyonu sona ermişti. Ancak günümüzde bundan aşağı kalmayan bir soykırım başka bir coğrafyada, başka bir diktatörlükle dozu yükselerek devam ediyor. Günümüzdeki soykırımın başrolü olan Çin, bu toprakların M.Ö. 200-300’lü yıllardan beri kendi toprakları olduğunu savunuyor, propagandalar yapıyor ve tüm dünyayı bir bakıma sindirerek kendi tarafına çekiyor, buna inanmamızı ve kendilerine saygı duymamızı bekliyor. Tıpkı yine Yahudilerin Kudüs’ün kendi vatanları olduğunu iddia edip, Müslümanların büyük kısmını anavatanlarından tecrit etmesi gibi… Mevzu bahis bu topraklar ise hemen hepimizin ‘acı, işkence, gözyaşı, katliam, soykırım’ sözcükleri ile aynı cümle içinde duymaya alıştığımız(!), 1400’den fazla yetişkin ve çocuk toplama kamplarını isteksizce sınırlarında barındıran Doğu Türkistan!
Öncelikle Doğu Türkistan’da ezberlediğimiz ‘Orada acı var’, ‘Müslümanlara eziyet yapılıyormuş’ gibi cümleleri kurmamıza sebep olan olayların temeline inmemiz ve artık bu eziyetin ‘niye’sini, ‘nasıl’ını sorgulamamız gerektiği kanısındayım. Fakat ilk olarak Doğu Türkistan’ın geçmişini ne kadar biliyoruz? Merak edip araştırdık mı? O halde hemen başlayalım.
Çin’in geçmişte de kendi toprakları olduğunu sahte belgelerle iddia ettiği Doğu Türkistan, Çin tarafından ayrılıkçı ve terörizm yuvası olarak kabul ediliyor. Oysa M.Ö.300 yılında Hun Türklerinin hakim olduğu bu topraklar, Karahanlılar döneminde Türklerin Müslümanlığa kavuştukları ilk fetih toprakları olması bakımından tarihi önem arz ediyor. Müslüman Türkler tarafından ilk ve gerçek sahiplerini bulan bu topraklar, Çar Rusya’nın desteğiyle Çin tarafından ilk olarak 1759 yılında işgal ediliyor. Ardından Müslümanların bu toprakları geri alması ile 1878’de tekrar işgal ediliyor ve Doğu Türkistan ‘XinJian (Şin-cang)’ ismi ile Çin topraklarına katılıyor. Çin’in çok uzağında kalan ve aslında hiçbir zaman Çin toprağı olamayan bu ülkede12 Kasım 1933 tarihinde ‘İslam Cumhuriyeti’ kuruluyor. Lakin Sovyetler Birliği işin peşini bırakmayarak Doğu Türkistan’a tekrar saldırıyor ve burayı asıl sahiplerinden alıp Çin’e geriveriyor. 12 yıl geçtikten sonra modern silahlara sahip bir ordu ile İslam Cumhuriyeti bir kez daha kuruluyor. Ancak bu sefer de 2.Cihan Harbinden sonra Doğu Türkistan’ın Çin bünyesinde kalması kararlaştırılıyor ve toprakların kaderi artık çizilmiş oluyor.
Böylece 1949 yılında Çin Komünist Partisi’nin desteklediği ordular Doğu Türkistan’ı işgal ederek burayı yönetmeye başlıyor. 1954’de Çin Anayasası, 1982 yılında ise ‘Özerklik Yasası’ ilan ediliyor. Ancak gel gelelim Çin’de bulunan 5 farklı özerk bölgeden biri olan Doğu Türkistan’a özerk oldukları asla hissettirilmiyor. Çünkü özerk bölgelere tanınan haklarda yaşadıkları toprakları bağımsız yönetilebilme hakları, ana dillerini konuşabilmeleri, kendi kolluk kuvvetlerini kurmaları, kültür, eğitim ve teknolojik haklara sahip olmaları, bağımsız ekonomik politikalar geliştirebilmeleri, dış ticaretlerini özgürce yürütebilmeleri gibi türlü imkanlar sunulsa da, Doğu Türkistan Özerk Bölgesinde şu an ancak gece 01.00’de uyumalarına müsaade edilen, hatta uykularında bile kıpırdayamayan ve sadece sağ taraflarına yatmaları zorunlu olan Uygur Türkleri var. Hareket etmek yasak! Yasak çiğnendi mi ağır yaptırımlar uygulanıyor ki bu yürek titreten detayları şimdilik geçiyorum.
Yıllardır sistematik bir şekilde uygulanan insanlık dışı hareketler ile bir insanlık dramı, ete kemiğe bürünerek ve her geçen gün büyüyüp serpilerek geziyor Doğu Türkistan sokaklarında. 2019 yılından itibaren yaklaşık 3 milyon Çinli nüfusun itinayla yerleştirildiği bu topraklarda, kültür asimilasyonu akla gelebilecek her türlü yolla fütursuzca yapılıyor. Adeta tüm korku filmlerinin ve kitaplarının hayat bulduğu canlı bir mezbaha gibi burası…
Göstermelik reformlar, ağza bal çalma vaatler ve içi boşaltılmış sözde adalet propagandaları ile bir oyun oynansa da Doğu Türkistan’da, kopartılan sessiz çığlıklar şimdi çok net duyulabiliyor, bizlere verilen pembe gözlükler artık diğer renkleri de gösterebiliyor ve tiyatronun perdesi her gün biraz daha aralanarak sahne arkasını önümüze seriveriyor.
Peki Çin orada neler yapıyor? Bu topraklar neden önemli? Maddi manevi Doğu Türkistan’a hangi boyutta zarar veriyor? Türklere neler yapmaları dayatılıyor ve neler yasaklanıyor? Çin Komünist Partisinin akıl almaz politikaları ve kıyımı hakkında neler biliyoruz, neleri kaçırdık?
2. bölümde görüşmek üzere.