2019 verilerine göre yaklaşık 3 milyon Çinli’nin yaşadığı Doğu Türkistan topraklarının kısa tarihine değinmiştik geçen hafta. Bugün ise Kudüs’ü kendi toprakları varsayarak işgal eden Yahudilerle tipik benzerlikler gösteren Çin’in işgaline değineceğiz. Peki Çin bu topraklarda neler yaptı? Hangi tahribatlara neden oldu, başlayalım.
Özetle; Uygur Türklerine en hafif tabirle ikinci sınıf muamelesi yapıldı kendi öz topraklarında. Üretim araçlarına el konuldu. Yeni kimlikler inşa etmek için kültürel asimilasyon başlatıldı. Yurtiçi ve yurtdışı seyahat özgürlükleri ağır biçimde kısıtlandı. İş fırsatı eşitsizlikleri ve uygulanan negatif ayrımcılık ile işsiz, parasız ve diktatörlüğe muhtaç yeni bir Uygur toplumu inşa edilmeye çalışıldı. Uygur Türklerini terörle suçlamalar, keyfi tutuklamalar ve öldürmeler pek çok kitlesel katliama neden oldu. 1990 Barin katliamı, 1997 Gulca Katliamı, 2009 Urumçi Katliamı, 2014 Yarkent İlişku Katliamı ise bunlardan bazıları?
Doğu Türkistan’a verilen bir diğer tahribat ise kültürel dokuya oldu. 1949’dan önce; Kaşgar’da 12918, Hotan’da 7051 ve Aksu’da 3534 cami, toplamda ise Doğu Türkistan’da 29.500 adet cami bulunuyordu. (Kaynak: 8 ağustos 1956 Xinjiang’ın Altı Yıllık Hükümet Raporu) Ancak 1949’dan sonra; 1949-1965 arası 15400 adet cami ve 1966-1976 arası ise 12470 adet cami yıkıldı. (Kaynak: 8 ağustos 1992 tarihli Xinjiang İslam Dini İşleri Başkanlığı İslam Dini Çalışmaları Raporu)
Sadece camiler değil tekke, türbe ve medreseler de imha edildi. Bunun yanında din adamları öldürüldü, başörtüsü yasaklandı. İbadet etme özgürlüğünü bırakalım, iman etme özgürlükleri dahi ellerinden alındı. Böylece hedeflenen dinsiz toplum ütopyası için dini temeller yıkılarak komünizm temelleri atıldı. Çin’in İstanbul Başkonsolosu Cuiwei her ne kadar ‘Asla cami yıkmadık hatta 100’e yakın camiyi de restore ettik’ dese de, İngiliz ‘The Guardian’ gazetesi 2016 yılında sağlam olan bazı türbe ve camilerin, 2019 yılında izlerinin dahi kalmadığını uydu görüntüleri ile ispatlamıştı.
İnsanlar inandıkları ve uyguladıkları yüzünden(!) unutamayacakları yaralar alırken, sahi tabiata ne oldu? Elbette doğal zenginlikler de en ağır şekilde bu sömürüden payını aldı ve doğaya geri dönülemez hasarlar bırakıldı. Çin, 1964-1996 yılları arasında, sadece Lopnor’da, toplam 43 nükleer deneme yaptı! 23’ü atmosferik olan bu deneylerin 22’si ise yer altında gerçekleşti. Peki Nükleer denemeler nelere yol açtı? Doğu Türkistan’da kanser %30 dan fazla arttı, 3100km kare yüz ölçümündeki Lopnor Gölü kurudu, Lopnor gölü ve çevresindeki bitki örtüsü ve canlılar ağır tahribat aldı, Nükleer deneme kaynaklı şiddeti 5’in üzerinde çok sayıda deprem meydana geldi, pek çok bebek engelli doğdu ve 1.300.000 kişi bu deneyler sonucunda hayatını kaybetti.
Cuiwei’nin ‘Onların beyinleri hasta ve onların bu hastalıklarını tedavi etmek için o okulları kurduk’ dediği, Nazi sisteminin tekerrür ettiği bugünün toplama kamplarında 1 gün nasıl geçiyor? Kamplarda hangi insanlık dışı suçlar işleniyor? Şiddet sadece fiziksel mi? Bir acının nasıl katlanarak çoğaldığını, sistematik bir şekilde nelerin tatbik edildiğini zorla da olsa anlatmaya çalışacağım bir sonraki yazımda. Uygurlu kardeşlerimize selam olsun.