Hiç evden çıkarken “acaba ocağı kapattım mı?” , “ütünün fişini çektim mi?” , “kapıyı kilitledim mi?” düşüncelerine sık sık maruz kaldığınız oldu mu? Daha önce bu tarz soruları kendinize yöneltmiş miydiniz? Ya da sormak hiç aklınıza geldi mi?
Şimdi gelin, bu konuyu biraz detaylı konuşalım istiyorum. Çoğunuzun “ama gerekli ve olması gereken düşünceler, bunların hepsi tedbir amaçlı” diyebileceği bu düşünceler, aslında hiç farkında olmadığınız adını bile belki ilk kez duyduğunuz bir hastalığın ilk çanları. OBSESİF KOMPULSİF.
Obsesif kompulsif; gerçekle alakası olmadığını bildiği halde, beynin sürekli “acaba” diye başlayan cümlelerinin , düşünce çeşitlerinin temelini oluşturan bir psikolojik hastalıktır. Biz buna halk arasında “OBSESİF KOMPULSİF” demeyiz. Çünkü halk bu durumu “evham” olarak adlandırır. Her ne kadar böyle bilseler de ciddi boyutlara ulaşabilecek türden bir hastalık. Yalnız OKB tek başına da değil, şaşıracağınız çeşitler de var. Pekala bu çeşitlilik nasıl oluyor?
OKB ve ÇEŞİTLERİ
~Temizlik Hastalığı~
* En çok rastlanılan tipik bir OKB çeşidi.
* Birey ellerini, en ufak temasta “mikrop kaptım” düşüncesi ile tahriş oluncaya kadar yıkar.
* Mikrop kapmaktan korkan birey, gün içinde ıslak mendil veyahut temizlik bezi ile sürekli bir yerleri siler, toz alır. Mikrop getirecekler korkusu ile misafir kabul etmez.
~Vesvese Hastalığı~
* Bireyin aklına istem dışı düşen negatif- kötü hatta ve hatta cinsel boyutta kendinden utanacak düzeyde düşünceler yığılır.
* İçten içe argo kelime kullanır, sonrasında pişman olur.
~Kontrol Etme Hastalığı~
* Kapıyı kitledim mi?, sütü ocakta mı unuttum?, prizde takılı fiş kaldı mı?, suyu kapattım mı? Düşünceleri zihninin dört bir yanını sarar.
Hiçbir hastalık elbette kendiliğinden durduk yerde oluşmuyor. Bir şeylerin var olma için illa ki bir sebep vardır. OKB’nin de sebepleri yok değil.
OKB NEDENLERİ NELERDİR?
Tıpta kesin bir bilgi olarak asıl nedeni bilinmiyor. Öyle ki hastalığı daha çok biyolojik ve genetik faktörlerin tetiklediği öne sürülmekte. Buna bir de çevre faktörleri ekleniyor tabi. OKB’nin genele olarak çocukluk dönemi, bunun yanı sıra çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde başladığı tıbben kanıtlanmış olup, kişinin yaşantısındaki sıkıntılı süreçlerde arttığı gözlemlenmiştir.
“Okuduk, anladık da, biz OKB olan ya da olmayanı nasıl anlayacağız?” diyorsunuz.
Merak etmeyin, günlük yaşantınızda çok sık rastladığınız durumlardan bazıları OKB’yi ele veriyor.
OKB BELİRTİLERİ NELERDİR?
- Mikrop bulaşmasından korkma, elleri defalarca yıkama, çöp kovasına dokunamama,
- Hata yapmaktan korkma, sürekli bu düşünce üzerine yoğunlaşma,
- Aşırı mükemmeliyetçilik, simetri takıntısı,
- Giysilerin kirlendiğini ve dış etkenlerden mikrop taşıdığını düşünüp gün içi sıklıkla değiştirme,
- Geçmişe yönelik davranış ve hataları zihinde canlandırma,
- Tekrar tekrar kontrol etme dürtüsü( kapı, pencere, ocak, priz, şohben)
OKB TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜ?
OKB görülen birey, saçma düşüncelerinden dolayı, hastalığından utanarak bunu gizleme eğiliminde bulunur. Tedavi olmak için herhangi bir başvuruda bulunmaz. Öyle ki kendi kendime bu hastalığın geçmesi söz konusu bile olamaz.
Belirtilerden sonra “lütfen biri tedavisinin mümkün olduğunu söylesin” dediğinizi duyar gibiyim
Tedavisi mümkün bir hastalık. Her hastalıkta olduğu gibi belli bir sürece ve istikrara dayalı.
Öncelikle başvuran hastaların vücut analizleri ve testleri yapılır. Ardından hastalığın aldığı boyuta göre “ilaç dozu” belirlenir. Düzenli kullanımda ilaçlar etkisini 3-4 ayda göstermekte.
İyileşme görülen hastalarda, bir süre daha tedavinin devam etmesi uzmanlar tarafından hastalığın tekrarlanmaması için tercih edilebilir. Lakin şunu unutmadan belirtmeliyim ki, yetişkin bireylerde psikoterapi şart.
Çünkü birey diğer türlü yalnızca ilaç destekli tedaviden vazgeçebilir, bunu illa ki terapi ile desteklemeli.
Evet, şimdi geldik size. 🙂
Edindiğiniz bu bilgiler doğrultusunda, kendinizi dinleyip, varsa kaçtığınız gerçekler onlarla yüzleşiyorsunuz. Kendinizi dinleyin derken, ben de illa bu hastalık var diye şartlandırmadan, bir hastalığım olsun demeden dinlemeniz. 🙂
Unutmayın, mükemmel asla değiliz. Kusurlar olabilir. Hasta veyahut takıntı sahibi olabilirsiniz. Bu hastalık okuyanların %25’lik kısmında da olabilir. Belki bir çoğunuz yazı bitiminde “e bu ben” diyecekseniz. Şayet öyle olsa bile lütfen bundan utanmayın ve kaçmayın. Kaçtığınız gerçekler hayatınıza mal olabilir. Şimdi olumsuz ne varsa, ister bu hastalığı tetikleyecek düşünce ister hayatımıza dair arınmak için bir adım atıyoruz.
Şu söyleyeceğimi görebileceğiniz her yere asın:
“Siz değerlisiniz, zamanınız da öyle”
Takıntılardan arınıp hayatın tadını çıkartma zamanı…
Ama ilk önce ellerinizi bir yıkayın gelin. 🙂