Sonbaharın baş tacı EYLÜL,
Ağustosun kavuran sıcaklarından sonra meltem serinliği tadında hem güzel esiyor, hem de bizi ufaktan kışa hazırlıyor. Bize de hoş geldin deyip hoş karşılamak düşer.
HOŞ GELDİN EYLÜL.
Eylül ayının eşsiz enerjisini hissedenler sonbaharın tadını keyifle çıkarırlar. Matemli ve kasvetli bir havası olduğu söylenir belki de gerçekten öyledir.
Ama bana göre Eylül’ün dinlendirici ve sakin bir havası var ve ben gerçekten bunun keyfini çıkarıyorum. Çünkü yaz mevsimi kalabalık ve meşguliyetle aktif ve hareketli geçiyor.
Dolayısı ile tatil hayalleri kuruyoruz ve hayallerimizi gerçekleştirmek için oradan oraya koşturuyoruz. Farkında değiliz belki, ama dinlenelim derken aslında daha çok yoruluyoruz.
Ruhun mu yorgun, Eylülde atmaya ne dersin?
Eylül sana yürümeden yol olur, sen ruhunla yoldaş olmasını bilirsen!
Ruhumuzu dinlendirmek için sonbahar bize sunulmuş müthiş bir fırsat. Ruhumuzun yorulduğunu bilircesine sessizliğini sunuyor Eylül, bizi dinlemek istiyor, arın hüzünlerinden diyor, peki biz arınmaya ne kadar gönüllüyüz?
Yoksa hala konfor alanımızın dışına çıkmaya niyetimiz yok mu?
Hüzünlerini Eylüle teslim et ve, bak ağaçlar yapraklarını nazlı nazlı dökerken kuru dallarından endişe etmiyor, çünkü farkında arınması gerekiyor, bahar geldiğinde yeşil elbisesini tekrar giyecek bunun bilince ve arınmaya direnmiyor. Bu müthiş bir ilham ve farkındalık.
Yaprak dökümünü ruhunla izle.
Sonbaharın umudu yeşilde, insanın umudu hayallerindedir..
Sonbaharın renkleri… Ahh yok mu o renkler?
Ne güzel bir ambianstır o taş beton kaldırımları süsleyen sarı, turuncu, kırmızı renkler. Ben, nerede sonbahar yapraklarıyla kaplanmış bir kaldırım yada yer görsem önce durup yüzümde bir gülümsemeyle o muhteşem görüntüyü bir kaç dakika izliyorum ve sonra yolumu değiştiriyorum, çünkü basmaya kıyamıyorum o güzelim kareye.
Yaşasıın, dışarda yağmur yağarken, camın kenarında avuçlarımın yarısını kaplayan lila kazağım ve parmaklarımla sarıldığım kahve kupam eşliğinde, acaba bir sonraki sayfada neler olacak diye kendimi kaptırdığım ve keyifle okuduğum kitap mevsimim geldi. 🙂
Eylül’ün havası sanki böyle hep gün batımı tadında. Sanki güneşle ayın önüne perde inmiş, gündüz ve gece inzivaya çekilmiş gibi.
Ne güneşi nede ayı yormuyor. Kainata “ben buradayım” der gibi sakinleştiren bir enerjisi var Eylül’ün.
Akşam üstü terasta Eylül serinliğinde, soğumaması için mum ışığında ısıtılan cam çaydanlıktan içilen çayın tadı, sevdiklerimizle hoş muhabbet ettiğimiz anların, arada sessizliğe bürünüp, saksıda ki sonbahar çiçeklerini izlemek, gökyüzünde göz kırpmakta yarışan yıldızlara gülümsemek…
Her anın tadına varıp, keyif almak ne güzel iyi ki varsın Eylül. İyi ki yüreğimize dokunuyorsun. Geldin ve gidiyorsun. Ne gelişinde, nede gidişinde boş durmuyorsun.
Umut vaat ediyorsun, doğaya harika bir görsel yansıtıyorsun, ruhumuz ahenginle dans ediyor.
Sen doğayı arındırıyorsun, biz seninle kendimizi.
Yüreklere huzur serpen Eylül, ne güzel ilhamsın sen.
Muhteşem yüreğinize emeğinize kalemize sağlık sağlık şairem